Kent olarak soyuluyoruz

YILLAR önce izlediğim bir film, dünyanın en büyük banka soygunlarından birisini anlatıyordu.

Bir hacker grubu, özel bir yazılım hazırlamış ve bankanın bilgisayar ağına yerleşirmişti. Hergün, yüzbinlerce mudinin hesabından bizim paramızla 1 kuruş, 3 kuruş gibi küçük miktarlar, bankada açılmış kişisel bir hesaba otomatik olarak aktarılıyordu.

Yapılan kesinti çok küçük olduğu için mudilerin bunu fark etmeleri, fark etseler bile üzerine gitmeleri de yok denecek kadar küçük bir ihtimaldi. Ancak o küçük rakamlar yüzbinlerle, milyonlarla çarpıldığında ortaya inanılmaz bir toplam çıkıyordu.

Ankara Hürriyet’te hafta başından beri Deniz Gürel’in hazırladığı dilenci dosyasını takip ediyorsunuz. İnanılmaz rakamlar, dilencilik örnekleri yer aldı.

Büyükşehir Belediyesi Zabıta Dairesi Başkanı Mehmet Ercan, ’korkunç artış’ diyerek geçtiğimiz yılın ilk altı ayında bin 409 dilenciye işlem yapılırken, bu yılın ilk altı ayında rakamın 3 bin 82’ye çıktığını açıkladı.

Çankaya Belediyesi Zabıta Müdürü Ahmet Turna da, yılın ilk altı ayında bin 500 dilenciye işlem yaptıklarını açıklıyor.

Üstelik bu rakamlar, sadece iki belediyenin yakalayıp işlem yaptığı dilencileri kapsıyor. Yani diğer ilçelerdeki dilenciler, yakalan(a)mayan dilenciler de hesaplandığında tablonun daha da vahim hale geleceği aşikar.

Aslan payını kim alıyor?

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı çeşitli raporlarda, dilenciliğin organize suç örgütlerinin yeni finans kaynakları arasında bulunduğu bilgisine de yer veriliyor.

Bu rakamlar ve tablo, bir film senaryosu olan büyük banka soygunu ile Ankara’daki dilenci çeteleri arasında benzerlikler olduğunu düşündürüyor.

Duygularımızı sömüren, kandıran, bizleri enayi yerine koyan dilencilere verdiğimiz küçük küçük paralar, biraraya gelip büyük meblağlar oluşturuyor. Ve o meblağlar, aşağıdan yukarı bir sistem içinde paylaşılıyor. Aslan payı elbette, en tepelerde gezen gizli zenginlerin, suç örgütlerinin oluyor.

İki belediyenin verdiği rakamlar ve matematik ortada. 4 bin 500 dilenciden her biri günde 50 lira toplasa, ayda bin 500 lira, yılda da 18 bin lira yapıyor. Yani bu dilencilerin bir yıllık toplam ’sadakası’ 81 milyon YTL’yi buluyor. Buzdağının görünen kısmındaki rakamlarla yapılan basit bir matematik hesabı bile büyük toplamlar veriyorsa, bir de gerçek hesabı düşünün.

Kent olarak, Başkent olarak, Ankara olarak resmen soyuluyoruz. Bunun klasik bir soygundan farkı ise, hırsızın çalmayı kafasına koyduğu parayı, ona kendi ellerimizle vermemiz. Zabıta müdürlerinin verdiği rakamlar, bu soygunun boyutlarının her geçen gün daha da büyüdüğünü gösteriyor.

Dilencilerle mücadele eden tüm zabıta şeflerine ve memurlarına teşekkür etmek gerekiyor. Ancak yine de bu büyük soygunu önlemenin tek bir yolu var, o da dilenciye aldanıp para verme alışkanlığını toplum olarak terk etmemiz.

Başkent dilenci cenneti olmasın..
Yazarın Tüm Yazıları