GEÇTİĞİMİZ yıllarda gazetemizde, Ankara’da yaşayan kadınlara ilişkin çarpıcı istatistikler yayınlanmıştı. Her nedense, ilgili kurum ve kuruluşlar bu tür bilimsel verileri derli toplu hazırlama ve kamuoyu ile paylaşma alışkanlığına sahip olmadığı için, güncel bilgilere ulaşmam mümkün olmadı.
Ancak aradan geçen bir - iki yıl içinde, ’utandıran tablo’nun değişmediğini düşünüyorum.
Örneğin Ankara’da yaşayan ve okuma yazma bilmeyen 175 bin kadın..
Gizli işsizleri hiç hesaba katmasak bile, kayıtlı kadın işsizlerin sayısı da 60 binin üzerinde..
Ankara’da 800 bin civarında ev kadını yaşıyor.. Aslında bu kadınlar için de, ’gizli işsiz’ demek mümkün..
Bu durumda neredeyse 1 milyon kadınımız, atıl durumda bırakılmış işgücü anlamına geliyor.
Diğer tarafta töre cinayetleri, koca dayağı, aile içi şiddet..
Hemen her gün içimizi yakan, yüzümüzü kızartan bu tür haberler kadar, sadece Ankara için verdiğim bu tahmini rakamların da aynı şekilde hepimizi düşündürmesi gerekiyor.
Rakamlar Türkiye için de farklı değil elbette..
Ama bir rakam var ki, belki de en önemli utanç kaynağı olmalı.. O da, Türkiye’de yüzde 25’lere zar zor ulaşan kadın işgücünün istihdama katkısı..
Yıllar önce ev kadınları için boğaz tokluğuna çalışan ev işçisi tanımı yapıldığını hatırlıyorum. Aslına bakarsanız bu, günümüz dünyasında ’kölelik’ kavramının kibarca söylenişi..
Bu yüzden Türkiye’de kadın sorunlarını tartışırken, kadın istihdamının işgücüne katılımının arttırılması öncelikli madde olmalı..
Diğer tüm sorunların çözümü için şifre bu..
Geçtiğimiz Mart ayında, Ankara’da Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nde çok önemli bir toplantı, bir ilk gerçekleştirildi. ’Avrupa Birliği Sürecinde Sivil Toplumla Diyalog Toplantısı’ başlığı altında, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın himayesinde yapılan toplantıda, sivil toplumun da üyelik sürecine katılımı için ilk adımlar atıldı.
Önümüzdeki hafta, bu toplantının ikincisi yine AB Genel Sekreterliği’nin organizasyonu ile gerçekleştirilecek. Bu sefer ki konu başlığı ise kadın..
Türkiye’nin dört bir yanından kadınları temsil eden sivil toplum kuruluşları, Ankara’da Avrupa Birliği’nin kadına bakışı ile tanışacak. Kendi dertlerini ortaya koyacak, hem Türkiye hem Avrupa Birliği zemininde çözüm için kafa yoracak.
Umarım kadınların sorunları ile boğuşan sivil toplum kuruluşları, AB Genel Sekreterliği’nin sunduğu bu eşsiz fırsatı iyi değerlendirir. Hem Türkiye, hem Ankara için..
Egemen Bağış’ın dediği gibi, "Yürüme modundan çıkıp koşmaya geçmek zorundayız"..