İç karartıcı bir haftasonu öyküsü

DOĞRUSU, 2009 yılına çok umutlu girmiştim. Birşeylerin düzeleceğini, Ankara’nın ’normalleşeceğini’ hissediyor ve çocuk gibi seviniyordum.

Yeni yılın ilk haftası, bu yüzden bende büyük hayal kırıklığı yarattı. Melih Gökçek’in bürokratı Veysel Karani Demir’in o ’insanlık ayıbı’ demeci öylesine bulandırdı ki midemi, hafta boyunca kustum. Eminim, Karani Demir bu satırları okuduğunda içinden, "Çok içki içmiştir, o yüzden midesi bulanmıştır" diyecek. Temsil ettiği zihniyetin, doğal refleksi bu..

Karani Demir çamur atmadan ben yanıt vereyim. Midemi bulandıran, o bildik zihniyetten başka birşey değildi.

Çankaya’da 7 genç arkadaşımızın acısı, yüreğimize kordan beter düştü. Yakın zamana kadar Çankaya’da dolaşan bir dernek vardı. Hatırlarsınız, ismi ’Çankaya Gönüllüleri Derneği’ idi. Yürek acısı, Çankaya’dan Türkiye’ye yayılırken, neden o kardeşlerimizin sesi çıkmadı?

’Gönül’, dünya dilleri içinde bana göre en özel kelimedir. Bu nedenle de, doğru amaçlar için kullanılmalı..

ÖNCE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

Yüreğimizde acı, yaşam herşeye rağmen devam ederken, hafta sonu yaşadıklarımla bir kez daha irkildim. Kış ortasında, izin günümde evimin doğalgazı aniden kesildi. Baktım ki, kredim bitmiş. İlk kez başıma geldi ve geçmişten bugüne tüm faturaları inceledim. Doğalgaza sadece son bir yılda, yüzde 50 zam yapılmış. Mümkün mü böyle bir tabloda doğalgazın biteceği tarihi doğru planlamak?

İnsanla alay eder gibi..

Emekliye son bir yılda yüzde 50 zam yapılmış..

Memura yapılmış, çalışana yapılmış..

AKP’li Büyükşehir Belediyesi de, kendine hak görmüş yüzde 50 zam yapmayı.

Büyükşehir Belediyesi ile gurur duydum.

ARDINDAN ANKARA TRAFİK ŞUBE

Kış vakti kendi evimde soğuktan donmamak için, her işi bırakıp apar topar Maltepe’deki doğalgaz satış noktasına gittim. Ana baba günü..

Binanın içinde kuyruk kavgası, binanın önünde trafik gerilimi..

O soğuk günde gaz almaya gelenler, araçlarını 10-15 dakikalığına park edecek yer derdine düşmüşler. Aslında binanın önündeki bulvarda, tek sıra park trafik akışını çok da olumsuz etkilemiyor. Zaten çaresiz insanlar, park etmiş. Genç bir trafik polisi, elinde küçük bir kağıt parçası ağzında düdük, korku saçıyor sürücülere..

Neden polis böyle durumlarda trafiği düzenlemek, trafiği aksatmadan vatandaşların işlerini kolaylaştırmak yerine ağzında düdük, ’ceza sopası’ ile eziyeti seçer?

Ankara Emniyeti’nin bu yönetim anlayışını biraz yadırgadım.

BAŞKENT ELEKTRİK AYRI VAKA

Maltepe’den çıkıp, annemin evine gittim. İçeri girdiğimde, evin çok serin olduğunu farkettim. Öğrendimki, sabahtan beri kesik olan elektrik yeni gelmiş.

Farkında mısınız bilmem ama, Ankara’nın her yerinde elektrik kesintileri yaşamın sıradan bir parçası haline geldi. Yıllardır bitmek bilmedi, bitmiyor.

Çatır çatır ödediğimiz faturalar cüzdanımızı yakarken, vergilerimizi peşin peşin öderken.. Eskilerin ’kendi paramızla rezil oluyoruz’ dedikleri, tam da böyle birşey olsa gerek.

Yıllardır Ankara’ya kesintisiz elektrik vermeyi beceremeyen bir şirket orada kasasını doldudurken, bizler çaresiz susuyoruz.

Ve nedeni bana göre, yine zihniyet..

LÖSEV’İN ÇARPICI İLANLARI

Sonra eve giderken, belediyenin başkan vekili Seyfi Saltoğlu’nun ’babam sağolsun’ felsefesi ile kendi adını dayattığı Angora Bulvarı’ndan geçtim. Gözüme kocaman ilan panolarında LÖSEV’in verdiği dev ilanlar çarptı:

’Türkiye’de güzel şeyler de oluyor’

Ankara’nın son 5 yılında yaşadıklarımdan, şahit olduklarımdan sonra çok da haksız bir slogan sayılmazdı aslında..

Ancak görevi lösemili çocuklara yardım eli uzatmak olan bir derneğin, bir siyasi parti edasının izlerini taşıyan sloganını pek anlayamadım. Türkiye’de herşey kötü gidiyor, iyi şeyler yapan üç beş kurumdan birisi de LÖSEV..

Direksiyon başında gülümsedim..

Türkiye’de herkesin kendi işiyle ilgilenip, üzerine vazife olmayan alanlara müdahale etmemesinin birçok sorunu tek kalemde çözebileceğine, kendimi bildim bileli inandım.

UYUKLAYINCA ANKARA KABUS

Eve geldiğimde, yüreğim hala acıyor, midem hala bulanıyordu. Sanıyorum bu bulantı, uzun bir zaman devam edecek.

Yorgun ve kırgın bir günün ardından televizyon karşısında uzanırken, uyuklamış olmalıyım ki ’Ankara kabusu’nun sesleri beynimde zonklamaya başladı:

- Tükürürüm böyle sanatın içine..

- Sazanlar ishal olmuş..

- Gece ulaşımı gereksiz

- Havuz dediğin harem selamlık olur..

- İçki sattırmam, ruhsat vermem, içen patates dinindendir..

- Köpekleri Muzaffer Eryılmaz katletti..

- Çankaya’nın ’en bi öz’ gönüllüsü biziz..

- Bulvar benim, babam sağolsun..

- Mesa Koru Sitesi’ne kilise yapalım..

- ODTÜ’yü yıkalım, geçelim..

- Çek silahını kovboy, düello yapalım..

KABUSTAN GÖZYAŞI İLE UYANMAK

Ve aniden ’Ankara kabusu’ndan uyandım..

Bir kez daha yandı içim ve artık Ankara’nın 7 özel meleği var..

Radyo’da, Sezen Aksu’nun Masum Değiliz isimli şarkısı çalıyordu derinden..

"Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece

Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna

Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık herşeye

Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan

Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış

Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan

İçindeki çocuğa sarıl

Sana insanı anlatır

Eller günahkar

Diller günahkar

Bir çağ yangını bu

Bütün dünya günahkar"
Yazarın Tüm Yazıları