Paylaş
Yavuz’un yıldızı
Onunla ilk karşılaştığımda boynumda kocaman bir atkı vardı... Sakallıydı ve ciddi ciddi bakmaya çalışıyordu. Suskundu ve pek konuşmuyordu. ‘‘Ada Müzik’’teydik ve çocuklar, ‘‘Yavuz'un albümü çok kaliteli’’ derken, ben ‘‘eyvah şu demode devrimci şarkıcılardan biri daha’’ düşünüyordum.
Yavuz Bingöl'ün 1995'te çıkan ilk albümü ‘‘Sen Türkülerimi Söyle’’yi dinledikten sonra yanıldığımı gördüm. O ‘‘devrimci tipli’’ sert görünümlü adam usulüyle ‘‘modernize’’ edilmiş türküler formatında şarkıları yumuşacık, ürkek bir o kadar da kendinden emin bir sesle söylüyordu. Etkilenmiştik... Pop müziğin tıkandığı bir dönemde aslında hepimize iyi gelmişti
‘‘Turnalar’’... ‘‘Sen benimsin bahar gözlüm, yarınlar da ikimizin...’’ diye fısıldayan ‘‘şarkı’’ çok şey söylemişti bizlere... O günden bu yana çok şey değişti, çok şey oldu... Sahi, dört yılda ne çok şey yaşadık, Bingöl, iki albüm daha yaptı ama, ben onları o kadar sevmedim. Şimdi elimde tuttuğum albüm onun dördüncü albümü... Ve bugüne kadar yaptığı en iyi albüm. ‘‘Sitemdir’’ adını taşıyan albüm oturaklı, sağlam, karakterli ve önemli bir albüm. Çünkü bana göre Yavuz Bingöl, asıl yapmak istediğini, asıl söylemek istediğini bu albümle söylüyor.
Müzikal anlamda önemli bir albüm çünkü Bingöl, türkülerle yola çıktığı müzik serüveninde, çok çok farklı bir noktaya ulaşıyor. Türkü ile şarkının, geleneksel sazların klasik enstrümanlarla olan ilişkisini, sevgisini, sevgisini duyarlı ve titiz oluşturulmuş ince bir hatla buluşturuyor. Bu bir türkü albümü değil o yüzden...
Bu müziği bu şarkıları tek bir isimle toplamak onlara haksızlık olur. Dinlediğinizde anlayacaksınız. Hemen her parçada piyanonun bağlamayla, neyle ne kadar dost olabileceğini görecek, müzikte ‘‘sınırlar’’ çizmenin anlamsızlığını farkedeceksiniz.
Yavuz Bingöl'ün ilk albümünü sevmiştim ama ‘‘suni’’ bulduğum yanlar da vardı. Bingöl dördüncü albümünde bu açıkları kapatmış, albümü tamamen akustik işlemiş. Çok enstrüman, çok müzisyen emek vermiş çalışmaya. 12 parçanın içinde sekiz tanesini çok çok beğendiğimi söyleyebilirim.
Örneğin ‘‘Üzme’’yi hüznü, ‘‘Yaylaları’’ (bu parçada Bingöl'ün şelpe tekniği de beni şaşarttı) enstrümantasyonu, ‘‘Zifir Saçların’’ sözleri, ‘‘Kara Tren’’ ve ‘‘Sarı Gelin’’ içindeki ‘‘gerçek türküsü’’ yüzünden sevdim. Ancak ‘‘Turnalar’’ın yerini alacak şarkıyı sararsanız ‘‘Pencereme Ay düşse’’yi ve hatta ‘‘Yarim Söz’’ü sayarım hemen.
Albümde içimi burkan şarkı ise, ‘‘Uzaktan Sevdim’’ adını taşıyor (seprano vokalde Seza Kırgız ismine dikkat derim). Ya aslında uzun lafın kasası başlığımda gizli. ‘‘Yavuz'un yıldızı’’ dedim. Çünkü bence Yavuz Bingöl'ün yıldızı bu albümde parladı. Karşımızda kabuğunu, sakalı, bıyığı, kalın kaşkolunu atarak çoktan kırmış, asıl derinliğini ve ustalığını cesurca sergileyen modern bir adam var. Adamın albümüne gelince, hiç durmayın edinin, pişman olmayacaksınız, derim.
Profesyonellik
Geçenlerde şarkıcı Yaşar'ı konuk olduğu bir sabah programında izledim. Yaşar müzik sektöründe hemen hiçbir alanında profesyonel bir çalışma sisteminin bulunmadığı, oluşmasının sanki istenmediğini vurguladı. ‘‘Sanatçıların’’ da, ‘‘biz duygu insanıyız’’, ‘‘öyle hareket etmeyi severiz’’ görüşünü savunduklarını ima etti. Yaşar'ın tespitlerinin hepsi doğru. Ancak bu sadece ülkemizde böyle. Gelişmiş ülkelerin müzik sektörlerinde ‘‘profesyonellik’’ birinci şart ‘‘ürüten’’ de ‘‘üretileni pazarlayan’’ da profesyonel olmak zorunda. Bu sektörde pek çok ‘‘profesyonel’’ de mevcut... Menajer, yapımcı, prodüktör, basın danışmanı, sanat danrışmanı gibi... Bir de bizdeki duruma bakın... Bütün bu saydıklarımın hiçbiri ülkemizde yapılmıyor... Bu yüzden de ‘‘profesyonel’’ ve ‘‘tıkır tıkır’’ işleyen güçlü bir müzik sektörünün oluşması mümkün değil!. Benim yıllardır söylediğim bir şey... ‘‘Sanatçı kısmı’’sından birinin de bunu görmesi ve itiraf etmesi güzel...
Paylaş