Paylaş
Eurovision hakkındaki düşüncelerimi bu sütunu takip edenler bilirler. Yani bence ‘‘amatör’’ bir şarkı yarışması olmaktan kurtulmayan bu yarışmayı pek ciddiye almıyorum. Üstelik bu yarışma yıllardır profesyonel alanda kendini kanıtlamış sanatçılarımızı oralara göndererek rezil etmemizden başka bir işe yaramamıştır. Sadece iki yıl önce üçüncülüğü elde etmeye başardığımız ‘‘Dinle’’ isimli şarkıyı ve onun yorumcusu Şebnem Paker'i beğenmiştim. (Sahi şimdi nerede o kız? Bu başarıyı daha iyi değerlendireceğini düşünmüştüm.) Asıl meselemize dönersek, bu yıl her ülkenin İngilizce söylemesine izin veriliyormuş. Bu karar, şartların daha da eşitlenmesine sebep olacak. Ancak bizde TRT'nin böyle bir izni verip vermeyeceği henüz belli değilmiş. Diyelim ki verildi, yabancı müziğin dinlenme oranının yüzde beş olduğu bir ülkede, söz yazarlarının kendilerini yabancı bir dilde ne kadar iyi ifade edeceklerini doğrusu merak ediyorum.
Banu meselesini unutalım artık
Bu meseleye aslında hiç değinmeyecektim, çünkü müzikal değerinden çok magazinsel bir değer taşıyor Banu Alkan'ın ‘‘Neremi Neremi’’ adlı şarkısı. Ama tartışma öyle büyüdü, pardon ‘‘büyütüldü’’ ki, bana da artık insanlar bu konuda fikrimi sormaya başladılar. Ben ne Alkan'a gereksiz saldıranlardan ne de onu savunanlardan yanayım. Bu konuda tamamen yorumsuzum. Çünkü Alkan'ın bugüne kadar yaptığı ve yapacağı iş her neyse ciddiye almıyorum. Bu yüzden eleştirecek bir şey de görmüyorum. Allahtan Abdullah Öcalan yakalandı da Türkiye'nin gündemine bir şekilde oturtulan bu kadını her akşam haberlerde izlemekten kurtulduk.
Düzeyli bir albüm
Kısa süre önce Anadolu rock kalıntılarından beslenen gruplarla ilgili bir yazı yazmıştım. Onlardan bazılarını eleştirmiştim... Bu kadın hiç mi bir şey beğenmez diyenlere bu hafta kendini abartısız bir biçimde çok güzel anlatan bir albümdan söz etmek istiyorum. Grubun adı Haramiler, albümün ise ‘‘Alın Yazısı’’. Bu topululuk da 60'larda 70'lerde içinde ‘‘Anadolu’’ sözcüğü bulunan her ne müzik varsa ondan etkilenmiş kuşkusuz, ama bu müzikleri kendi felesefesi ve 1990'ların anlayışıyla ‘‘lezzetli’’ bir biçimde yorumluyor. Emrah Yurtçu, Hakan Oral, Cumhur Başaran, Mehmet Kurban ve Ayhan Yener'den oluşan topluluk 10 parçalık albümünde gerçekten kulağınıza ve yüreğinize hoş gelecek ezgileri yorumluyor. Kısa süre önce ikinci kliplerini de ‘‘Mavi Duvar’’ isimli parçaya çeken grupla tanışmanızı şiddetle tavsiye ederim. Türküleri farklı yorumluyoruz diyen ‘‘yeni gruplara’’ ithaf edilir.
Ne olacak bu rakamlar?
Durum hep aynı... Müzik dünyası ‘‘kan’’ ağlıyor. Sektör kötü durumda. Bu tablonun güzelleşmesi için ne yapılır biliyorum, ama çözmek elimde değil maalesef. Şartlar öyle gerektiriyor. Hikayeye alıştık. Kısa süre önce kaset satışlarının önemli ölçüde düştüğünü belirten yapımcılar, ‘‘zam yapmaya korkuyoruz’’ diyorlardı. Ama zamlar kaçınılmaz oldu. Şimdi müzik yapımların yeni perakende fiyatları şöyle: Yabancı CD: 6 milyon 750 bin TL, (inanılmaz, ama gerçek!); yerli CD: 2 milyon 750 bin TL (bu da hiç fena değil hani); yabancı kaset: 2 milyon 800 bin TL; yerli kaset: 1 milyon 250 bin. Müzik alıcısının gençlerden oluştuğunu ve gençlerin haftalık harçlıklarını düşünürsek satış rakamlarının düşmesine şaşmamak gerek.
Paylaş