Paylaş
İki hafta önce yayımlanan Ercan Saatçi röportajımda, Saatçi günümüz müziği hakkında yerinde analizler yaptı. Saatçi'nin ‘‘Ülkemizde müzik homoseksüel oldu’’ tanımlaması, benim uzun zamandır yazdığım şeylerin özeti gibiydi. Arabeskin seksenli yıllarda bir kimliği olduğunu oysa bugün böyle bir şeyin söz konusu olmadığını söyleyen Saatçi haklıydı. Geçenlerde hiç ummadığım bir albümde, Robert Hatemo'nun son albümünde, Selami Şahin'in ‘‘Tanrım’’ını dinledim. Harbi arabesk, ama güzel. Robert de Allah için güzel okumuş. Hakikaten o dönemde Selami Şahin, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses gibi isimlerin söylediği şarkılarda bir başkaldırı sözkonusuydu. Gencebay'ın, ‘‘Batsın Bu Dünya’’, ‘‘Bir Teselli Ver’’, Tatlıses'in ‘‘Bir Kulunu Çok Sevdim’’ veya ‘‘Ayağında Kundura’’ gibi şarkıları bugünkülerin yanında çok çok klas duruyorlar.
Bugünkü durumu açık bir şekilde özetleyen Ercan Saatçi'nin albümüne gelince... ‘‘Manşet’’ isimli çalışma bence sanatçının solo albümleri arasındaki en iddialı yapıtı. Akustik altyapısı iyi, gitar partları etkileyici ve özellikle ‘‘Sakatlık Bende’’, ‘‘Gecenin Serini’’, ‘‘Ne Çare’’ ve ‘‘İstemem’’ isimli şarkılar da Saatçi tarafından iyi yorumlanmış.
Anadolu Rock’ın kalıntıları
Müzik alemimizde ‘‘tarz tanımlamaları’’nın aslında hiçbir zaman yerinde yapılmadığını düşünüyorum. Ama bir şekilde, yapılan müziklere de ad vermek gerekiyordu, daha sonra yanıldığımızı kabul edecek olsak bile. 60'lı yıllarda bir akım haline gelen ve adına zaman zaman Anadolu Rock, Anadolu Pop denilen müzik daha sonra, 70'li yılların sonlarında misyonunu belki tamamlamadan bitti.
Neyse ‘‘kimlik hesaplaşmalarımızın’’ hala daha bitmediği bugün ise pop müziğin tıkandığı, ‘‘post modern’’leşen türkünün tartışıldığı bir dönemde, 60'ların popüler akımı yeniden canlanıyor gibi görünüyor. Aslında 90'ların başında ilk kez bu zengin mirastan yararlanan Haluk Levent oldu. Topluluk platformuna ise Ayna'yla ve düzeyli ilk albümüyle taşındı. Ve aslında Ayna grubunun başarısı yapımcıları harekete geçirdi ve ortaya bazı gruplar çıktı. Aslında bu saydığım isimlerin bence sadece kötü birer taklidi gibi duran bu topluluklar yine de günümüz müzik ortamında beğeni kazanıyor. Ama arkasında sadece ticari bir amaç yatan bu yapıtlar, belirli bir düzeyin ve belirli yaş grubundaki dinleyicinin ötesine geçemiyor. Çünkü gerçekten birer taklitler.
‘‘Bugün türküyü rock formatında söylüyorum ve önemli bir misyon üstleniyorum’’ diyenler kendilerini kandırıyor bana göre. Yerine getirdikleri en iyi ‘‘misyon’’ olsa olsa yaş ortalaması 8-10 arası çocuklara eski türküleri yeniden tanıtıp sevdirmek olabilir. Bu kadarına elbette itirazımız olamaz. Kaldı ki herkes istediğini yapmakta özgür. Neden yapıyorsunuz da demiyoruz. Biz sadece bu yapıtların içinde müzikal bir fikrin yatmadığını ve belirli kalitenin görülmediğini savunuyoruz. Örneğin ‘‘Kim Bunlar’’... Çok abartılı bir tarzları var. Müzikleri bana biraz fazla gürültülü geliyor. Kötü bir Beatles taklidi olan görüntüleri de cabası. Bir ikinci örnek Destan... Onları biraz daha düzeyli bulsam da yine de abartı ve gürültü unsuru çok fazla. Eğer ‘‘biz ille de bu müziği yapacağız’’ diye direnenler varsa, bu işin püf noktasını iyi bilen Moğollar, Barış Manço, Üç Hürel ve Modern Folk Üçlüsü gibi ‘‘abi’’leriyle biraz sohbet etsinler...
Paylaş