Paylaş
İstanbullu müzikseverler yaz ayları yaklaşırken konser furyasına hazırlanıyor. Bu yıl ülkemizde konser vermesi beklenen ilginç isimler var, ama en çok görmek istediğim ismin gelmeyi düşündüğünü, ancak sektörün ezeli yarası mekansızlık yüzünden vazgeçmek zorunda kaldığını öğrenince epey üzüldüm. Alanis Morissette'ten söz ediyorum. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, geleneksel olarak düzenlediği festival kapsamında Alanis Morissette ile ülkemize gelmesi için temasa geçmiş. Morissette'in ekibi olaya çok sıcak bakmış. Pazarlıklar başlamış. Herşey yolunda giderken mekan konusu işi bozmuş. Açık Hava Tiyatrosunu küçük bulan Morissette menacerleri, Alanis'in bir stad konseri için de uygun olmadığını vurgalamışlar. Tabii başka alternatif de bulunamayınca adamlar vazgeçmiş. Morissette'in yerine gelmesi kesinleşen Suzan Vega ile idare edeceğiz artık.
Ricky
Üsküdar’ı geçti
Çocuk yarı yarıya ‘‘bizim’’ desem belki biraz abartmış olurum, ama Ricky Martin'in Türkiye ziyaretleri, sanki ona uğur getirdi gibi geliyor. Kendisi de son zamanlarda Türk basınına verdiği demeçlerde bunu söylüyor. Eskiden sadece latin pazarına hitap eden müziğiyle bugün tüm dünyada fırtınalar estiriyor Ricky Martin. Önceleri sadece Gloria Estefan'ın başardığı bir şeyi şimdi o daha da uç noktalara taşıyor. Uzun zamandır beklenen İngilizce albümü büyük yankılarla tüm dünya ile aynı anda ülkemizde de piyasaya sürüldü. Martin bu albümle nihayet Amerikan pazarının tamamını fethetmeye hazırlanıyor. Kısa süre önce Grammy alan ilk Latin müzisyen olarak bunun sinyallarini vermişti genç müzisyen, ancak önümde duran akıllı hazırlanmış, pahalı bir prodüksiyon olan yeni albümüyle daha da parlayacağı kesin Ricky Martin'in. Amerikalılar albümü çıktığı gün almak için deli gibi sıralara girmişler. ‘‘Çocuk’’, genç yaşlı, kadın erkek, aslında herkesi çıldırtıyor. Dünya müzik piyasası da uzun süredir böyle yeni bir ilahın özlemini çektiği için ona dört elle sarıldı.
Ricky Martin'in albümünün neden akıllı ve ustaca hazırlanmış olmasına gelince... Başta ilk parçası, son günlerin hiti ‘‘Livin La Vida Loca’’ ile muhteşem bir açılış gerçekleştiren Martin, daha sonra iki soft şarkıyla devam diyor. Ritimler, düzenlemeler ‘‘beyaz Amerika’’nın kulağına göre hazırlanmış, içinde bir parça funk, bir parça pop, bir parça yetmişlerin rock esintileri katılarak lezzet daha da güzelleştirilmiş. Ancak bütün bu türler, latin dokusuyla işlenmiş. Dördüncü şarkı ‘‘Shake Your Bon Bon’’ da bunu farketmek mümkün. Gelelim albümdeki beşinci ve genç sanatçı için önemli bir destek olacak şarkıya. Pop'un kraliçesi Madonna, Grammy gecesinde ‘‘o çok şeker çok şeker’’ dediği ve zaman kaybetmeden akşam yemeğine davet ettiği Martin'e önemli bir ‘‘abla desteği’’ veriyor... ‘‘Be Careful’’da, Madonna ile yapılan duygusal düet, Ricky Martin'i Amerikan pop piyasasında çok saygın bir yere oturtacaktır. Ama bizi daha çok ilgilendiren sanatçının Sertab Erener ile yaptığı çalışma. ‘‘Private Emotion’’ isimli şarkı Martin'in Erener'li düet yapması hem gurur verici hem de bu olay Sertab'ın dünya projesi için önemli bir adım. Gerçi Sertab'ın güçlü sesi Ricky'nin önüne geçmesin diye olay düetten çok biraz vokal desteğine dönüşmüş. Ama olsun bu uygulama, projenin önemini azaltmaz. Martin akıllılık edip albümün bundan sonraki bölümünü bazı şarkıların İspanyolca versiyonuna ayırmış. Sonuç tek kelimeyle mükemel. ‘‘Oğlumuz‘‘ yırttı... Hem kendi kimliğini korudu hem de bu kimliği dünya pazarına benimsetti. Albüm şunu haykırmak adına da önemli: Yaşasın, herşey globalleşiyor, dünya küçülüyor... Bu albüm bunun somut örneği. Puerto Rico'nun altın çocuğu gezegeni fethediyor. Darısı bizim ‘‘altın’’ larımıza derken albümü pop severlere hararetle tavsiye ediyorum...
Paylaş