Paylaş
Dört yıl önceydi. Rahmi Saltuk Ankara'ya geldiydi. Geleceğini önceden öğrendiğim (ve huylarını bildiğim) için, odamda, ‘‘yer sofrası’’ kurdurtmuştum.
Daha ilk yudumunu almadan, ‘‘Yavuz'u da çağırsana, iyi şarkı söyler!’’ dedi Rahmi...
Telefon ettim, yerindeydi.
Merdiven basamaklarını ikişer, üçer zıplayarak geldi.
Gelmesin mi?
Hukuk fakültesindeki aynı sıraları, cezaevindeki aynı koğuşu paylaşmış iki can yoldaşıydılar.
* * *
Sevgili Yavuz Gökmen iflah ve ıslah olmaz bir romantikti.
İki buçuk yıl yattığı, hepimizden elli kat daha fazla işkence gördüğü 12 Mart (1971) mapuslarında, ‘‘çok iyi bir ses’’ sahibi olduğunu keşfetmişti.
Mamak Muhabere Okulu'nun içindeki Keçikıran tepesinde konuşlanan ‘‘Albay Y.S. Yönetimindeki Yurttan Sesler Korosu’’ üyesiydi.
Rahmi sordu: ‘‘Hâlâ eskisi gibi ötüyor musun?’’
Aşıka Bağdat nasıl sorulmazsa, Yavuz'a da şarkı söyleyip söylemediği sorulmaz...
İtalyanca, Fransızca, Almanca, İspanyolca, İngilizce, kübaca, zaza, kırmança, ne kadar ihtilal türküsü varsa, hepsini çığırdı.
* * *
Tedbirsiz davranmıştım, yeteri kadar içki yoktu.
Sallanarak yerimden kalkmaya çalışıp, sallanan sevgili Yavuz'u kaldırdım yerinden... Kendisi kadar sallanan Rahmi'ye buyurdu.
‘‘Bu kadar öttük... Sen de bir şeyler söyle lan!’’
Rahmi Saltuk pek ayık vaziyette değildi, ama, toparlandı, konuştu.
‘‘Senin gibi amatör müyüm? Attır parayı, söyleyeyim Hoy Nare'yi...’’
Yavuz bozulup gitti.
Olağanüstü sesi vardı, ihtilal türkülerini içten söylerdi.
Son yemeğimizdi.
* * *
Sevgili Yavuz Gökmen'in amatör zevklerinden biri futboldu.
Kar-kış demeden cimbomun maçlarına giderdi.
Cimbom oyulduğunda ben ona, sarıkanaryanın tüyleri yolunduğunda o bana bulaşırdı.
İtişip kakışırken pek nazik kelimeler kullanmaz, zarif cümleler kurmazdık...
Galatasaray-Juventus maçına gitmek için bütün hazırlıklarını tamamlamıştı.
‘‘Bu İ..İ..İtalyanlar maçı tehir ettirecekler!’’ dedi ayaküstü...
Niyesini sordum.
‘‘Üç tane sakat futbolcuları var. Deschamps, Davids, Fonseca... İ..İ..İtalyanlar maçı erteletebilirse, bu i.nelerin hepsi tedavi olur, maç oynayacak duruma gelir...’’
Köktenfenerli olarak, ezeli rakibimiz cimbomdan bir ricam var.
Nerede oynarsanız oynayın, sevgili Yavuz için oynayın...
* * *
Bir can dostumu kaybettim...
İnsandı. Konuşurdu, paylaşırdı.
Büyüğüyle, küçüğüyle, herkesle dostça, ağabeyce, kardeşçe dertleşirdi.
Mapus damlarında sürünenler, cuntaların işkencehanelerinde çile çekip işkence görenler iyi bilir bu ruh hâlini...
Sıkıntı çekenin hâlinden sâdece sıkıntı çeken anlar.
Uğur da öyleydi, Teoman da, Ekmekçi de...
Derdini, sıkıntını götürdün mü, yazılarını bırakır, çözüm için telefona sarılırlardı.
* * *
‘‘İyiler’’ çok sık aralıklarla ölmeye başladı.
‘‘Kötüler’’ yaşamaya devam ediyor.
Gülegüle sevgili dostum...
Paylaş