Kurthan Fişek: Watergate bantlarını açıklamanın zamanı geldi, geçiyor bile (2)

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Paçası sıkışan politikacı tevile sapar. Yani, kıvırtır. Zırva tevil götürmediği için, bu sefer tekzip yollar. Yani, yalanlama...

O da mı olmadı? Gelsin tehdit...

Yani, abanın altından (veya üstünden) sopa gösterme...

Niye söylüyorum bunları?

Turgut Özal'ın zamansız ölümü yüzünden kafası koparılmış tavuklara dönen politikacılarımız iyice midemi bulandırmaya başlamıştı.

Mezar soyucuların parsa kavgasıydı.

Gazeteciye haber sızdırıyor, üst yönetimden zılgıt gelince haberi yazan çocukcağızı suçluyorlardı: ‘‘Öyle dememiştim de böyle demiştim...’’

* * *

Neyse, tek tesellim var.

Politikacı dünyanın her yerinde politikacıdır. Önce söyler, sonra kıvırtır, yalanlar, tehdit eder.

Watergate skandalını ortaya çıkartan iki Washington Post muhabiriyle, ABD Adalet Bakanı John Mitchell arasındaki telefon konuşmasının bant kayıtlarını vermiştim geçen gün...

İzniniz ve sabrınızla, devam ediyoruz...

Gazeteci mi ahláksız, politikacılar mı?

Kısa bir aradan sonra, bu sorunun cevabını izlemeye devam edin...

* * *

Allah'ın (ve okuyucunun) hikmetinden sual olunmaz, telefon trafiğim artmıştı.

‘‘Pavyon hatunlarının yanında resimleri, isimleri çıksın diye sevdalanan politikacılar bu kadar mı sözünden dönek?’’

Politikacının verdiği sözü tutması, deniz görmemişin burnuyla balık tutmaya çalışmasına benzer... Tutamaz, tutmuş gibi yapar.

Paçası sıkıştığında yalan söyler, tevile sapar, kendisinden yüz kere daha tahsilli (ve akıllı) gazeteciyi suçlar.

‘‘Öyle dememiştim, yanlış anladı, yazdı...’’

Züüüzzztttt!

* * *

Amerika tarihinde, seçildikten sonra, ya hapse girme, ya görevden çekilme seçeneğiyle karşı karşıya kalan tek devlet adamı Richard Nixon'du.

Fazla bir kusuru yoktu.

Başta muhalefet, herkesin telefonunu dinletmişti.

Kendi iddiasına göre, müşavirlerinin kurbanı oldu.

İkinci suçlanan, Washington Post muhabirleri Carl Bernstein'le Bob Woodward'du. ‘‘Bunlar üstüme gelmeseydi, hálá devlet başkanıydım!’’ dedi.

Gariplerim ne yaptı?

Tek kelimeyle ‘‘gazetecilik’’...

Watergate binasındaki Demokratik Parti karargáhının köstebeğini buldular. Gordon Liddy'i...

Telemuhabbet misafirlikleri gelişti.

* * *

BOB WOODWARD- Günaydın efendim... Sayın Gordon Liddy'le mi görüşüyorum?

LIDDY - Hayır, ama, öyle varsayın...

WOODWARD - Demokratik Parti'nin karargáhına dinleme cihazlarını devlet parasıyla siz mi koydunuz?

LİDDY - Yes...

WOODWARD - Yönetime muhalefet ettiği için, Jane Fonda'nın evini ateşe verecek tahsisat sizden mi çıktı?

LIDDY - Yes, heeee! Ama, dur azıcık... Sen kimsin?

WOODWARD - Gazeteci...

LIDDY- No comment! No comment! Anladın mı, lan hıyar? Yorum yok!

* * *

Telekulak muhabbetinin son kısımları biraz abartılı oldu.

Ama, ayniyle vákidir.

Bizim telefon dinlemelerinde yeni gelişmeler olmazsa, medya-devlet muhabbetine pazar günü devam edeceğiz...

Telekulağınız bizde olsun...



Yazarın Tüm Yazıları