Paylaş
Genç kuşaklar ‘‘Watergate Skandalı’’ meselesini bilmezler... Özetleyelim... ABD başkanı Nixon, ziyadesiyle pimpirikli ve McCarthy döneminin muhbir vatandaşlarından olduğu için, muhalefet partisinin genel merkezinin telefonlarını dinlettirdiydi.
Amerika'da yer yerinden oynadı.
Adamı alaşağı ettiler.
Hapis cezasına çarptırılacaktı. Pazarlık sonucu devlet başkanlığından ayrılınca, yerine geçen devlet başkanı onu affetti.
* * *
Herkes herkese kulak misafiri olabilir.
Herkes herkesi dinleyip gammazlayabilir.
Devlet memurunun başka ne görevi olacak ki? Ayortasından ayortasına bankamatike gidip para çekmek dışında, başka bazı işlere de yarasınlar...
* * *
Türkiye'de telekulak skandalı var.
Olabilir.
Ağzı olanın uluorta (ve garnından) konuştuğu, aklından geçeni dilinden esirgemediği bir ortamdayız...
Dediklerinin duyulmasını, öğrenilmesini, bilinmesini, sağa-sola aktarılmasını istemiyorsan, niye konuşuyorsun be adam!
Telefonda konuşuyorsan, uluorta bağırıp çağırıyorsan, elbette duyan-işiten-dinleyen olur.
Sen duymasan, ben dinlemesem, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...
* * *
‘‘Watergate’’ olayından bahsetmeye başlamıştım, konu dağıldı.
Meseleye dönelim...
Amerika'da ‘‘iç hesaplaşma’’ vardı.
İktidardakiler muhalefettekilerin telefonlarını dinletmişti.
İki gazeteci, Washington Post muhabirleri Carl Bernstein ve Bob Woodward meseleyi yakaladılar, üstüne gittiler, ‘‘araştırmacı gazetecilik’’ tarihine geçtiler.
Bantları yayınladılar, kazık kadar devletin başkanını düşürdüler.
Olayları biraz geç takip ederiz...
Bütün suç basındaymış gibi yaparız...
Olayı yakalayıp günışığına çıkaran bir kısım medyayla, olayın daha fazla büyütülmesini istemeyen bir kısım devlet büyükleri ve daltabanlar arasındaki konuşmaları aktaralım...
Watergate telekulak skandalını ortaya çıkartan iki Washington Post muhabiriyle gerzek adalet bakanı arasında geçen gonuşmayı...
* * *
CARL BERNSTEIN - Demokrat Parti'nin Watergate'teki binasında meydana gelen kır-gir-dinle olayında devlet bütçesinden para verilmiş... Üstelik siz vermişsiniz... Yarın haberi yayınlıyoruz... Diyeceğiniz bir şey var mı?
JOHN MITCHELL - Aman tanrım! Onu mu yazacaksınız? Sen git, o genel yayın müdürü olacak Ben Bradlee herifine söyle, böyle bir haber çıkarsa, patroniçeniz Katherine Graham'in memoşlarını çamaşır makinesinin merdanesinden geçiririm...
BERNSTEIN - Bunu sizin ağzınızdan yazabilir miyim efendim?
MITCHELL - Yok, dur! O genel yayın müdürüne söyle, orasını kopartır, patroniçenizin gırtlağından aşağıya iterim...
BERNSTEIN - Hepsi de çok güzel efendim... Hangisini kullanalım?
MITCHELL - Sence hangisi daha etkileyici?
BOB WOODWARD (paralel telefondan araya girerek) - Bence ilki daha çarpıcı efendim...
MITCHELL - Sesin değişik geliyor, ama, olsun... İlkini kullan...
* * *
Medyayla ilişkilerinde, zırvanın tevil, tekzip ve tehdit götürdüğünü zanneden politikacılarımıza cülûs bahşişimdir...
Ayrıca, abuk-sabuk ‘‘telefonsal geyik muhabbetlerimiz’’ ile ilgisizdir.
Devam ederiz...
Bizi izlemeye ve dinlemeye devam edin...
Paylaş