Paylaş
Hüsamettin Cindoruk, tüm partisi tekmili birden, erken seçime oy-onay verdi. Bir gün geçti aradan... ‘‘Ekim ayı sonunda meclis açılınca, seçimlerin ertelenmesini isteyeceğiz!’’ dedi.
Niyeymiş öyle? ‘‘Ulusal baraj’’ insinmiş...
Kaça? Yüzde 5'e...
Niye? DİTİP gidecek partisi bir dönem daha mecliste kalsın diye...
Aslında, barajın tamamen kaldırılmasından yanayım...
1965 yılında TİP'imi meclise sokup Türkiye'deki demokrasinin çehresini değiştiren ‘‘nisb; temsil’’ sistemine şiddetle taraftarım...
Herkes gönlünce sandığının başına gider. Oyu sadece kendisinindir.
Bazı problemler var ama...
Benim problemim değil aslında... Başkalarının problemi...
Her atılan oyun hesaba katıldığı, TBMM'ye yansıdığı bu ‘‘nisb; temsil’’ temsil sistemiyle, son genel ve mahall; seçim sonuçlarıyla en yeni kamuoyu araştırmalarına göre, HADEP 38, ÖDP 22 milletvekilliği alır.
Yani, grup kurup, ‘‘iktidar-hükümet ortaklığı’’ pazarlığına otururlar.
* * *
Seçim sandıklarının yüzde 54'ünün jandarma bölgesinde olduğu, seçimler yenilendiğinde milletvekillerinin yüzde 45'inin geri gelemediği bir ‘‘aritmatiksel ortalama’’ ortamında ‘‘erken seçim’’ mi?
Haydi canım siz de!
Ben demiyorum... İsmet Paşa dediydi. İsmi saklı bir okuyucum da diyor.
* * *
Okuyucuya hangi partiye oy vereceğinizi soruyorsunuz. Demek, çıkar yol bulamadınız. Aklınız karıştı, fikrimize başvuruyorsunuz. İşte cevabım...
Son olarak Özal'ı iktidara getiren seçimde oy kullanmıştım. O zaman ağzım sütten yandı. Sonraki seçimlerde geçersiz oy kullandım. Böylece 15 yıldan beri bu ülkede olup bitenlerde hiçbir sorumluluğum yok... Bu ülkede parlamento adamı, devlet adamı, üst kademe yöneticisi (belediye başkanları dahil) eğitilerek yetiştirilinceye kadar geçersiz oy kullanacağım...
2500 yıl önce Konfiçyus yöneticilerde bulunması gereken nitelikleri 10 maddede yazmıştı. Kelimesini değiştiremezsiniz bugün... Bu 10 maddeden birisi, birincisi dürüstlük... Onun için, halkımız, öbür 9 maddeyi ıskalıyarak, dürüst olarak tanınan liderlere ve partilerine oy veriyor! Daha henüz parlamenter niteliği, devlet adamı niteliği kavramları halkımızda teşekkül etmemiş... Adam bakkal ya da doktor, tüccar veya avukat, bir seçimle meclise giriyor ve bazısı da bakan oluyor.
İngiltere'de partiler ekolleşmiştir. Orada bizdeki gibi eğitim görmeyen adamı bakan yapmazlar. Partide eğitirler.
Üst düzey bürokrat yetiştirmede Fransa'yı örnek alabiliriz. Orada üst düzey bürokrat olmak için yüksek tahsilli olup o işte 10 yıl çalışmış olanlar Ecole Science d'Administration'da 4 yıl eğitim görür. Ondan sonra da sıraya girer, bekler.
Bizde bu tür koşullar aranmaz. Herkes her şey olabilir.
Gelelim belediye başkanlığına... Adam seçimle belediye başkanı olur. Bu konuda bir şey bilmediği hâlde... Bence belediye başkanları formel mahalli idareler eğitimi görmüş kimseler arasından seçilmelidir. Seçimi de halkın seçtiği belediye meclisi üyeleri yapmalıdır.
Seçim istiyorlar. Bu kanunlarla, mevzuat değiştirilmeden seçime gidilirse ne değişir? Mevcut kadroları al birini vur ötekine... İçlerinde, kendini ülkeye adamışlıktan vazgeçtim, demokrasiye inanan bir tek insan yok... Beğenmediğimiz Osmanlı 600 yıl yaşadı. Atatürk'ün kurduğu ve çağdaş ilkelerle bezediği Türkiye Cumhuriyeti bunlardan 75 yılda pes etti.
Sokrat demokrasiyi beğenmez, oligarşikleri tutardı. Onun düşüncesine göre demokratik sistemde hapishane kaçkınlarının halk içinde itibarlı kimseler olarak dolaşması olağandı. Türkiye'nin bugünkü durumuna bakarak Sokrat'a hak veriyorum ve son sözümü söylemek istiyorum.
Geçersiz oy kullanma kampanyasını başlatın! 30 milyon seçmenin yarısı geçersiz oy kullanırsa bunlar belki akıllarını başlarına alır.
* * *
Benden aktarması, yorum yok...
Paylaş