Paylaş
Önce konuşalım, azıcık dertleşelim... Hayatımın hiç bir döneminde ‘‘halk dalkavukluğu’’ yapmadım... Çalışan insanların kendi haklarını kendilerinin savunmasını istedim...
‘‘Popülist’’ diyorlarmış bana... Kanıma dokundu.
Babasının parasıyla, anasının resimleriyle geçinen, nemálanan kişilerden ‘‘sosyalist’’ olamayacağını, olsa olsa ‘‘demlisolcu’’ olabileceğini izah etmeye çalıştım.
Yeni Şafak refikimiz, ‘‘takiyyesiz marksist’’ olarak nitelendirdi beni... Hakaret değil, iltifattı. ‘‘Stalinist’’ deselerdi, itiraz etmezdim!
* * *
‘‘Uluslararası tahkim’’...
İlginç bir konu... Türkiye'ye 30-40 paralık yabancı sermaye gelmesi için, KİT'ler özelleştirilecek... Gelen o parayla, bütçe açığı kapatılacak... Memur maaşları ödenecek... SSK stopajları azalacak... Herkes keyif yapacak...
Anama küfreden babam, dinime küfreden müslüman olsa keşke!
* * *
Uluslararası tahkime karşı değilim...
Ecevit hükümetine kuvvetli paralar gelirse, Allah bin bereket versin!
İki-üç kuruşa muhtaç hükümet, yabancı hakemle (Doğan Babacan'la Erman Toroğlu nelerine yetmiyormuş sanki?) daha üç-beş sene giderler.
Kurt ulumasıyla arı vızıldaması, güvercinlerin kanat çırpınışlarıyla akbabaların homurtuları yeteri kadar ‘‘ses getirir’’...
* * *
Kurban Bayramı öncesinde, herkes koyun-kuzu keser.
Satıcı uyanık, alıcı inanmış, almaya kararlı... Ama, fiyat yüksek...
Araya birileri girer. İki kişinin, alıcıyla satıcının ellerini birileri, üçüncü şahıslar, sıkar, sallar, hababam sallar.
‘‘Anlaştınız mı?’’
Üçüncü şahsın el sıkıştırması, davulcu pazarlığıdır, kurbanlık koyun satışıdır.
* * *
Üç-beş kuruş sermaye artırımı için, Türkiye'yi sattılar.
Gávur geldi, işçilerin büyük bölümünü kovdu.
Bizimkisi haklarını arayacak elbette...
Kovanla kovulan, 25-30 kişilik bir uluslararası hakem havuzuna girdi, tarafsız hakem seçti. Üçüncü adam teklifte bulundu.
‘‘Uzatmayın, anlaşın...’’
İster kabul edersin, ister etmezsin...
‘‘Uluslararası tahkim’’, kurbanlık koyun satmaya çalışan arabulucuların, alıcıyla satıcının el sıkışmasını sağlayan kişidir.
* * *
Diyelim, ben işimden kovuldum. Patronu mahkemeye verdim.
Uluslararası tahkime gittim.
Gávur hakemin biri geldi başımıza, aramıza...
Sevmedim teklifini... Kabul etmem, reddederim...
Bağımsız Türkiye yargısına giderim...
Kabul etmek zorunda değilim... Kendi özyargı süreçlerim işler.
* * *
Uluslararası tahkimi çok abartıyoruz...
Beni başkasıyla uzlaştırmaya çalışan üçüncü kişinin veya kişilerin kararı ‘‘kesin’’ değildir. Ancak, ‘‘tavsiye’’ kararı olabilir.
Uyarım, uymam... O benim bileceğim iş...
Aklım yatarsa uyarım, uymazsa da ulusal mahkemelerime giderim...
Hangisi uyarsa... Danıştay, Yargıtay, Sayıştay...
* * *
Bana, kendi memleketimde, kendi haklarımı nasıl arayacağımı, kimse, ama, hiç kimse anlatamaz... Üstelik, emredemez...
El elden, akıl akıldan üstündür elbette... Başkalarına, hatta gávura bile danışırım... Ama, son sözü de ben söylerim...
Halkımıza ‘‘popülist’’ takılmadım, ‘‘dalkavukluk’’ yapmadım...
Tahkime tamam, ama, popoya yakın olup edilecek ağız da benimki değil...
Paylaş