Kurthan Fişek: Tek ihtiyacımız seyyar kenef!

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

İki tane piç kurusu (uygun görürseniz, oçocuğu), babalarının haram-kara parasıyla aldıkları motosikletlerle Antalya sokaklarında geziniyorlar.

Megafonla bağırıyorlar. ‘‘Deprem olacak yine... Evleri boşaltın...’’

Herkes yorgan-döşek sokaklarda...

Antalya emniyet müdürlüğü duruma müdahale ediyor. Eşek sıpalarını kovalayıp yakalıyor. Döve döve öldürseler yeridir.

Kıçakıllarınca kafa buluyorlar milletle...

Kibarlık yapıp şeffaf karakollara alıyor, iki tokat atıyorlar.

Sonra bırakıyorlar.

* * *

Deprem oluyor. Korkudan, herkes sokaklarda...

İstanbul'un İstiklal Caddesi 6-7 Eylül havasında...

Sekiz dükkánın camları indiriliyor, talan başlıyor.

Halk müdahale ediyor, vurgun duruyor.

Polis yetişiyor. Ortalık yatışıyor.

* * *

Langa hıyarı büyüklüğündeki bir devlet büyüğü, yardıma muhtaç bölgelerimize koşan yabancı uyruklulara kuşkuyla bakıyor.

Öbür hıyarın biri, sosyal güvenliği hálletmiş sanki, devletin her şeye kaadir olduğunu anlatıyor.

Evler yıkılmış... Okullar yıkılmış... Memleketi .ok götürüyor.

Levent-Gölcük arası helikopterle birkaç kilometre...

Hemen gitsen ne olur?

Olmaaaazzzz! Aile fotoğrafçısı gelmedi. Önce fotoğraf çektiririz, sonra İslamköy'e uğrar, daha sonra da deprem bölgesine uçup ‘‘devletin her türlü yarayı saracağını’’ söyleriz...

* * *

Karaborsa... Kuyruk... Benzin ithali... İçkiye, sigaraya, yani acil tüketim maddelerine zam! Benzine, akaryakıta, tüpgaza zam!

Haberiniz olsun, her şeye zam geliyor.

Belki ekstra vergi... Belki KDV'si içinde, belki dışında...

* * *

Doktora, hemşireye, laboranta ihtiyacımız yok... Kendimize yeteriz...

Peki, neye ihtiyacımız var? Seyyar keneflere var.

Niye var? Ortalık yere millet işemesin, sıçmasın diye...

* * *

Henüz telefonla ulaşamadığım bir okuyucumdan faks mesajı geldi.

İsmini vermiyorum... ‘‘Milletimizin, halkımızın korkusuyla alay etmenizden ve sizden iğreniyorum!’’ diyordu.

Korkudan değil, kokudan huylanıyorum...

Hayvan sevgisiyle özenip bezenmiş bazı insanlarımız, çocuklarını evde unutup önce kedi-köpeklerini açık havaya çıkartmıştı.

* * *

İnsanlar elbette korkuyor. Ölmekten herkes korkar.

Ama, öncelikle, memleket kokuyor.

Sağlık bakanına kızamıyorum.

‘‘Doktora, hemşireye ihtiyacımız yok!’’ diyor, ekliyor. ‘‘İlaç yollayın, seyyar kenef yollayın!’’

Vatandaş seferber... Deprem felaketzedelerine aybaşı-pansuman bezi, bayatlamış aspirin, uyduruk-osuruk antibiyotikler, eski-püskü çarşaf ve pijamalar gönderiliyor.

Gönderen kim? Allah kerim! Götüren kim? Yine Allah kerim!

* * *

Çınarcık'tan haber yok... Bize göre, haber yoksa mesele de yok...

Kötü haber tez gelir, ama, onların MOSSAD'ı bizim MİT'e birkaç basar.

15 İsrail'li turisti Çınarcık'taki enkaz altından çıkarmak için 300 kişilik kurtarma ekibi geliyor. Üç-beş dakikada iş bitti.

‘‘Hazır gelmişken, kurtarılacak başka kimse var mı?’’

Cenazelerimizi kimlerin kaldırdığını, nerede kimlerimizin öldüğünü başkalarından öğreneceksek, tek ihtiyacımız içine edilecek seyyar keneflerdir.



Yazarın Tüm Yazıları