Paylaş
YENİ enflasyon hızını bugün öğreneceğiz, size yarın duyururuz... Durum iyiye gidiyor. Enflasyon hızı son çeyrek yüzyılın en düşük seviyesine inmiş...
Allah razı olsun!
Ama, kusurumu bağışlayın, iktisat bilgisi fukaralığıma verin, aynı dönemde, balık fiyatları yüzde 137, karpuz fiyatları yüzde 86, şişe suyu fiyatları yüzde 93, ithal araba fiyatları yüzde 45 artmış...
Nekaaa ekmek, okaaa köfte!
Bunun suçu, kabahati, vebali kimde?
İşçilerde, patronlarda...
İşçiler, memurlar, emekliler, ırgatlar, ecirler sokaklara dökülmüş durumda...
‘‘Geçinemiyoruz!’’ diye basbas bağırıyorlar.
Asayişi sağlamakla görevli ve yükümlü olan polis ağlamaklı...
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na bütünüyle aykırı bu yasa dışı eylemcileri coplayıp dağıtsınlar mı, yoksa aralarına katılıp kendi 180 milyon maaşlarına müştereken ağlaşsınlar mı?
* * *
Patronların durumu daha ikircikli...
Çalışana yeterli zam vermek istiyorlar. Verenleri de var.
Mali bürokrasinin, siyasal iktidarın en üst katmanlarından fırça yiyorlar.
‘‘Hoooppp hooppppp! Biz enflasyonu düşürmeye çalışıyoruz, siz ücret-maaş artırıyorsunuz... Zamları sınırlı tutun, yoksa enflasyon artar...’’
* * *
Derken, başbakan sendikalara delleniyor.
‘‘Yakıştıramadım size... Biz işçi-işveren beraberliğini arıyoruz, siz toplantıya katılmıyorsunuz... İçime sindiremiyorum...’’
Derken, anayasaya, insan haklarına, her türlü haltıma aykırı bir kanun hükmünde kararname geliyor. İtaatsizlik edeni kovun, gitsin...
Derken, devlet büyüklerinin açıklamalarına çok sevinen işçi-memur-emekli üçgenine mensup insanlar, enflasyon hızının düştüğü haberinden umutlanıp üç-beş kuruş erzak almaya gidiyor, fiyat artışlarıyla enflasyon hızının ters orantılı olduğunu etiketlerden görüyor.
Derken, sokaklara dökülüyor insanlar...
* * *
Ben bu filmin ilk versiyonunu otuz sene önce seyretmiştim.
Takvim yaprakları 15-16 Haziran 1970'i gösteriyordu.
Hatırlamaya üşendiğim için bağışlayın, olup bitenleri Alper Sedat Aslandaş ve Baskın Bıçakçı kardeşlerimin eşsiz ‘‘Popüler Siyasi Terimler Sözlüğü’’ kitabından aktarayım...
* * *
Sendikalar Kanunu'nda yapılan değişiklikleri protesto amacıyla, işçiler, İstanbul ve Kocaeli'de kitlesel eylem başlattılar. İşçiler iş bıraktılar, gösteri yürüyüşlerine başladılar.
Polis-asker asabiydi. 6 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.
Süleyman Demirel başkanlığındaki AP nükümeti, 12 Haziran'da, emr-i váki yapmıştı.
İşçi tepkisini uyandıran hükümler şöyleydi.
1 Sendika üyeliği, sendika yetkili organının kabulü şartına bağlanır.
2 Sendika kurucusu olabilmek için en az üç yıldan beri çalışıyor olmak gerekir.
3 Bir sendikanın ülke çapında faaliyet göstermesi, o işkolundaki işçilerin üçte birini üye kaydetmesiyle mümkün olabilir.
4 İşçi sendikaları konfederasyonu ancak Türkiye'deki sigortalı işçilerin üçte birini bir araya getirerek kurulabilir.
5 Uluslararası kuruluşlara katılma hakkı yalnızca en fazla işçiyi temsil eden konfederasyona tanınmıştır, sendikaların kooperatif kurmaları, ekonomik yatırım yapmaları en çok üyesi bulunan işçi konfederasyonunun onayına bağlanır.
* * *
Ne kadar sendika varsa... Ne kadar işçi varsa... Ne kadar memur varsa...
Demirel'in tepkisi buydu. Cümleyi tamamlamadı.
İşçiler yürüdü 15-16 Haziran'da... Yollar yürümekle aşınmadı, cenazeler kaldırıldı.
Bülent Ecevit ne yaptı? Pazar günü devam ederim...
Azıcık nefes alayım...
Paylaş