Paylaş
Ayaktopu (i.e. football) federasyonu başkanı Haluk Ulusoy, maç naklen yayınlarını nasıl ve niye pazarladığını eleştiren televizyon kanallarına sitemde bulundu.
‘‘Avradını s.... o Kanal D'nin de, atv'nin de...........’’
İmtiyazlı kanallardan birinin canlı yayınında yaptı bunu...
Herkes şaşırdı. Herkes ürperdi.
Ben hiç şaşırmadım. Ayakla oynanan, büyük kısmı belden aşağı bir oyundur futbol... Seyircisi neyse, yöneticisi de odur...
Yangından mal kaçırır gibi ‘‘canlı yayın’’ imtiyazı dağıtan biri, edepli konuşmayı, tartışmayı da ayağa düşürür.
Tribündeki seyirci kime, nasıl küfrediyorsa, yöneticisi de eláleme öyle saldırır.
* * *
Sonra spor bakanı Fikret Ünlü'ye dellendi.
‘‘Bu herif kendini ne zannediyor?’’
Devletin spordan sorumlu bakanıdır.
Milletin seçilmiş temsilcisidir.
Peki, sen kimsin?
Ulusoy'a bir karahaberim var. Medya iyi kin tutar. Soy zincirin, iş-aş-oynaş bağlantıların çıkacak ortaya...
Yakında...
* * *
Ekonomiden sınırlı-sorumlu devlet bakanı Recep Önal'ın gevezeliği tuttu, çenesi düştü.
‘‘Depremzedeler için toplanan parayla işçi-memur maaşlarını ödedik...’’
Jetonu geç düştü. ‘‘Sürç-ü lisan ettim galiba...’’ dedi.
Haklıydı. Devlet sırlarını ifşa etmişti.
Baktı, ‘‘tevil’’ kesmiyor. Zırvalamaya başladı.
Ekledi: ‘‘Medya bunu kıçından uyduruyor. Nereden çıktı? Nerede söylemişim? Herkesin parasını hakkıyla ödedim... Gazeteciler záten haber bulamayınca dötünden uydurur...’’
* * *
Bir Mülkiyeli'ye bunlar yakışmaz... Zırvanın tevil götürmeyeceğini iyi bilirler. O yüzden fazla konuşmazlar...
Konuşacağı tutan, çenesi düşük bir Mülkiyeli...
Sonra da, hem aslını, hem sözünü inkár eden biri...
Böylesini ne gördüm, ne işittim...
* * *
Mevcut koalisyon hükümetini simgeleyen iki ayrı ‘‘tip’’ var karşımızda...
Biri özerk... Özelleştirilmiş ayaktopçular...
Biri ekonomi-maliye... Ağzından çıkanı kulağı dumayan, sonra da, herkesi kör, álemi sağır zanneden, eski bürokrat, yeni bakan bazıları...
* * *
Türkiye bir ikilem içinde... Kime güveneceksin?
Ağzından çıkanı kulağı duymayan, özel mi, yoksa tüzel kişilere mi?
Üçüncüsü de var. Babana mı?
Bu üçüncüsü, yani ‘‘başkanlık-babalık sistemi’’ konusunda tereddütlerim olduğunu hep söylemişimdir. Babaların iki fonksiyonu vardır.
Bir, çocuklarını korur.
İki, koruyacak çocuk üretebilmek için annelerini hálleder.
* * *
Benim ağzımın bozuk olduğunu herkes bilir.
Ama, bunca senedir Türkiye'nin siyasetini, medyasını, sporunu, sanatını yaşıyorum, ağzımı bozmamak, küfretmemek için kendimi zor tutuyorum...
Herkese tavsiyem var.
Ağzınızı bozmayın...
Küfredecek, eleştirecek birine ille de muhtaçsanız, aynaya bakın, kendi kendinize homurdanın...
Paylaş