Paylaş
Son bir ay içinde çok büyük depremler yaşadık. İlki siyasiydi. Sosyal Güvenlik Yasası olarak anılan ucûbeydi.
İkincisi de siyasiydi. Af Yasası...
Burada küçük bir parantez açıp kapatmak istiyorum.
Hapis yatmayan, ‘‘mapus damında af beklemeyen’’, havalandırmaya çıkmayan, volta atmayan insanlar, mahkûmun, tutuklunun ruh hálinden anlamaz...
O iki deprem geçti. Üçüncüsü, bin kere, milyon kere daha vahimdi.
Canlarımızı yitirdik.
Hem Devlet, hem ‘‘devlet’’ hazırlıksızdı.
Neden sonra, AKUT'a karşı AKKURT icat edildi.
‘‘Palyatif’’ takıldılar. Hem depremzede, hem enflasyon hızındaki kaydırma-kaytarmacalarda yaptıkları toplama-çıkarmalarda bile yanıldılar.
* * *
Güneş tutuldu, dünyamız karardı.
Altımız sarsıldı, dibimiz oyuldu, başımıza taş düştü.
Sel aldı, götürdü.
Zamlar kuyruğa girdi.
İşçi-memur sokağa döküldü.
Enflasyon hızı arttı.
Bir tek savaş çıkmadığı kaldı.
Kimisi tabii, kimisi beşeri afet bunların...
İşte, size, mevcut (veya námevcut) hükümetin 102 günlük bilançosu...
* * *
Bütün bu melánetin faturası iki gariban memura çıkartıldı.
Kendisi záten krizde olan başbakanlık kriz merkezinin ‘‘aritmetik özürlü’’(?) bir görevlisi, ölü sayısını fazla, yaralı olup da acil tedavi görerek şifa bulan insan sayısını az gösterdiği için açığa alındı.
Devlet İstatistik Enstitüsü başkanı Ömer Gebizlioğlu da görevden alındı.
Şimdilik açık sebep yok...
Muhtemelen enflasyon hızını doğru hesaplattığı ve açıkladığı içindir.
Dürüst bilim adamlarına saygımız sonsuzdur netekim...
Bütün telkin, ısrar ve tehditlerine rağmen, birkaç önceki hükümet de, enflasyon hızını doğru söyleyen Orhan Güvenen'i, aynı bilinçaltı gerekçelerle görevden almıştı.
* * *
Aslında, bu yazıda, CHP'den söz etmek istiyordum.
Mevcut (veya námevcut) hükümetin 102 günlük icraatine takılıp kaldım.
Akıllarına ilk gelen, ‘‘deprem vergisi’’ salmak oldu.
Vazgeçtiler galiba...
Müteahhitlerin, belediyelerin, merkezi hükümetteki kontrol mekanizmalarının acizliğinin faturasını insanlarımıza çıkartacaklardı.
Çoluğunu çocuğunu kaybeden depremzede ne yapar?
Cıgara yakar.
Bulursa bir kadeh ‘‘likit cesaret’’ alır.
Arabası varsa, depoya koyacak benzin arar. Bulursa deprem bölgesinden kaçar.
Yani, müteahhitlerin, belediyelerin, merkezi hükümetin sorumsuzluğunun faturasını yine depremzedelere, halkımıza, canımıza, insanımıza çıkartırlar.
Çıkarttılar netekim... Evini, barkını, ailesini yitirdiği için záten hayatı kaymış olan insanlarımıza, canlarımıza ‘‘dolaylı vergi’’ saldılar.
* * *
Hürriyet Ankara bürosu çalışanlarının tamamı, deprem haberinin yarım saat sonrasında, görev başındaydı. Deprem bölgesine doğru yola çıktılar.
Deprem bölgesine doğru yol alan, Ankara büyükşehir belediyesinin 15 kadar grayder, dozer, çöp kamyonu varmış...
Soruyu sorayım... Meclise dönme çabasındaki CHP'nin 366 yerel yönetiminin akılları neredeydi?
CHP'ye soracaktım bu soruyu, cevabı öbür güne kalsın...
Paylaş