Paylaş
DOĞRUSUNU isterseniz, ‘‘Sevgililer Günü’’ arefesi benim için korkunç kötü geçti. Nezih ağabeyi toprağa verirken, kırk yılın basın emekçisi, çilekeşi Kemal Diyarbekir'i kaybettim. Hep birlikte kaybettik.
Osmanlı-Türkiye tarihinin en uğursuz ayıdır Şubat...
* * *
‘‘Sevgililer Günü’’...
Seveceğimiz, sevileceğimiz, sevineceğimiz bir gün...
Ne mümkün?
Derken, Hürriyet'in dünkü eki geldi elime...
‘‘Geleceğe Aşk Mektupları’’...
Güne güzel başlamak için tek çare, son sığınaktı.
Olağanüstüydü. Güzeldi, iyimserdi, sevgi doluydu.
Türkiye'nin önemli kalem ustaları, sevdiklerine ‘‘aşk dolu’’ mektuplar yazmıştı. İçim açıldı.
Ama, bence, bir tek mektup eksikti.
İsmet Paşa'nın biricik eşi Mevhibe'ye cepheden yazdığı mektup...
Yarınlarda kimin öleceği, kimin kalacağı bilinmeyen bir ortamda yazılmış, sevgi dolu, saygı dolu, ölümsüz bir mektup...
Sevgili kardeşim Gülsün Bilgehan'dan izin isteyemedim. Affına sığınıyor ve ‘‘Mevhibe’’ kitabından bir aşk mektubu aktarıyorum.
Dedesi (İsmet Paşa) ninesine (Mevhibe Hanım) yollamış...
* * *
Allahın bana ihsanı olan sevgili Mevhibem;
Neredesin? Bugün on beşinci gündür senden daha hiçbir haber alamadım. İnsaf et, şimdiye kadar postaya İsmet'in için bir kelime, bir teselli, bir selam bırakmadın mı? Ben muttasıl (aralıksız, sürekli) feryat ediyorum. Hep seni arıyor, hep sana söylüyorum. Sen ne vakit cevap vereceksin? Benim kıymetli, sevgili, bir tanecik Mevhibem. Bir tek kelimeni alsam, sıhhatteyim, rahattayım dediğini işitsem, okusam, en büyük saadetime nail olacağım. Sevgili Mevhibe gözlerinden, yanaklarından öperim, ruhum refikam.
Piyanoda terakki ettin (ilerledin) mi? Geçen on beş günü nasıl geçirdin? Cevapların mümkün olduğu kadar mufassal (ayrıntılı) olacak. Senin hissiyat ve iştiyakını (özlemini) yazılarında tamamen okuyacağım değil mi? Bak ben ne kadar sıkıntısız ve saçma sapan, gelişi güzel yazıyorum. Sen de öyle, nasıl düşünüyorsan, dilinin ucuna nasıl gelirse öyle söyle, öyle yaz. Senin bana her sözün kıymetli, her kelimen tatlıdır. Cenab-ı Hak sana afiyet versin. Seni bana bağışlasın.
Uzat Mevhibe'ciğim ruhum, Mevhibe'ciğim dudaklarını, yanaklarını uzat, benim nurum ve saadetim olan o ismet yuvalarından ruhumun bütün hasret iştiyakıyla (özlemiyle) öpeyim. Aklımda, hayalimde yalnız sen varsın Mevhibe. Benim bütün alemi mevcudiyetimi (varlığımı) sen dolduruyorsun, benim meleğim. Uçsana. Cenab-ı Hak, benim için seni yarattı ve daima başımın ucunda bulunasın diye yarattı.
Ne için uçup İsmet'in başı üstüne konmuyorsun?
İsmet
* * *
Cepheden yazılmış, Diyarbakır'dan yollanmış bir mektup...
Tarihine baktım, 9 Mayıs 1916...
Sevginin, saygının tek günle sınırlı olmadığını, bütün bir yıl devamlı olduğunu anlatan bir mektup...
* * *
Yazı yazmak değil, ağlamak geliyor içimden...
Erol, Vural, Yılmaz, İslam, Nezih, Kemal...
Onları nereye, hangi caminin avlusuna gömeceğimizi tartışmadık.
Kalbimize, gönlümüze, hafızalarımıza gömdük.
‘‘Sevgililer Günü’’ kutlu olsun!
Yılın 364 günü nefret edip tek bir gün sevmenin, hatırlamanın marifet olmadığını öğreniriz inşaallah!
Paylaş