Paylaş
Sevgili Gülçin Telci'nin dostluğunu, misafirperverliğini, tezcanlılığını, bilgisini, duyumlarını paylaştım.
TEMPO dergimizin ilk kuruluş günleriydi. Ekonomiden anlayan, iş dünyasının ıcığını cıcığını bilen birini arıyorduk.
‘‘Gülçin Telci’’ dediler.
‘‘Gelsin, bir bakalım!’’ dedik.
Tepki geldi.
‘‘Onlar gelsin!’’
Ben gazetecinin zeki, ahláklı, çevik ve çalışkan olanını severim.
‘‘Karakterli’’ olanını daha çok severim.
Çalıştığı yere koşarak gittik.
* * *
O ‘‘İstanbullu’’, ben ‘‘Ankaralı’’...
Konuşkandı, telaşlıydı.
Hem çalıştığı gazeteye haber, hem bize láf yetiştiriyordu. Bunca yıllık ömrüm var, işine bu kadar bağlı bir ikinci insanı görmedim, tanımadım...
Telefon konuşmalarının bitmesini bekledik, ‘‘iyi aile çocuğu’’ olduğumuzu izah ettik, beraber çalıştık. TEMPO'nun en ‘‘sansasyonel ve atraksiyonel’’ haberleri, onun imzasını taşıdı.
* * *
Evinde ailecek yemek yedik.
Kurbanlık öküzün masata baktığı gibi bakıyordum Gülçin'in ağzına...
Bilmediğim şeyleri anlatıyordu.
O tarihteki TÜSİAD başkanının amcaoğlunun kızının dede tarafından oğlunun adını, ne haltlar karıştırdığını ezbere biliyordu.
Daha önemlisi, bütün ‘‘derin devlet’’ bağlantılarını söylüyordu.
Ben Ankaralı'yım... Bunları bilmem!
* * *
Konu değişti. Gülçin patates kızartıp sofraya sunmak için mutfağa gitmişti. Mehmet Yakup Yılmaz'la siyaset konuşmaya başladık.
Turgut Özal, Erdal İnönü, Süleyman Demirel falan filan...
Sevgili Gülçin, patatesleri sofraya getirmişti o sırada...
Son anda kulak misafiri oldu.
Kendine özgü dellenmesiyle, ‘‘Aaaaa! Onlar kim?’’ dedi.
* * *
Gülçin Telci'nin dostluğunu, misafirperverliğini, derin duyumlarını paylaştım. İstanbul burjuvazisinin ıcığını cıcığını, sermaye sınıflarının nereden gelip ne olduklarını ondan öğrendim.
Bizim Mehmet'le konuştuklarımıza fransızdı.
Başbakanın ismini sordum, bilemedi.
Sevgili Gülçin siyasete ilgisizdi.
Gazeteciydi.
TEMPO dergisinin ‘‘aşırı siyasi’’ olmasından yakınıp dururdu.
Sevgili Gülçin'e, bir Allah'ın günü, hangi partiye oy vereceğini sormadım.
Bilmiyorum, öğrenemedim, çünkü, sormadım.
‘‘68 kuşağı’’ olduğunu, o eylemlere katıldığını yeni öğreniyorum...
Ölmesinden sonra...
* * *
Sevgili Gülçin Telci'yle ne siyaset konuştum, ne ekonomi...
Birbirimizin ihtisas alanlarına karışmadık.
O siyasetten nefret ederdi.
Ben ekonomiden anlamam...
Gülçin 10-15 gün daha yaşasaydı oy kullanacaktı.
‘‘Kime oy vereceksin?’’ sorusunu soramadım kendisine...
Sorabilseydim, yine azarlayacaktı.
Kendine özgü üslûbuyla karşılık verecekti.
‘‘Üç tane hıyar milletvekili adayıyla uğraşacağınıza, Türkiye'nin ekonomi kulisleriyle biraz ilgilensenize!’’
Paylaş