Kurthan Fişek: Paramdaki sıfırlara yine göz diktiler!

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Ben ekonomiden anlamam... ‘‘Ekonomik konularda niye yazmıyorsun?’’ diye sorduklarında, ‘‘Para kazanmaktan ben ve eşim, harcamaktan sádece eşim anlar!’’ diye kestirip atarım...

Peki, ekonomiden kim anlar?

* * *

Askerlerin, belli aralıklarla, ‘‘Ekonominin başına hangi mühendisi getirelim?’’ diye kıvrandıklarına bakılırsa, askerler de anlamaz...

Emanet mandanın sırtına herkes yük yükler!

Peki, ekonomiden kim anlar?

* * *

Aritmetiğin dört işlemini kıvıramayıp liseden tasdikname alan, ama, sonraları, topçu trigonometrisinde büyük deha ve varlık sergileyerek devletin başına oturan, şimdilerde suluboya resim yaparak medar-ı maişet motorunu döndüren biri, bunun cevabını özlü şekilde vermişti.

‘‘Ekonomi hesap-kitap işidir. Hesap-kitaptan en iyi mühendisler anlar. En azından iki kere ikinin dört ettiğini bilirler... İki kere ikinin üç ettiğini zanneden mühendis çıktığında, onu yolladık, öbürünü getirdik...’’

Peki, mühendisler nasıl, ne kadar anlar ekonomiden?

* * *

Ben iktisattan anlamam... Derde düştüğümde, Mülkiye (SBF) profesörü Ergun Türkcan'ın bilgi dağarcığına sığınırım... Vaktiyle sorduydum.

‘‘Aritmetik bilip de iktisat bilgisi fukarası olan ekonomi profesörleri bu işten anlamıyor da, askerler niye mühendisleri seviyor?’’

Dediydi.

‘‘Bir kere, mühendisler öğrenmeye çok meraklıdır, yer-zaman ayırmadan devamlı öğrenirler. Eşek sırtında okula giderken, ırmak ortasındaki kayıkta debi ölçerken, uçak kapısından şapka sallarken bile öğrenmeleri sürer...’’

O kadarcık değil elbette... Dahası var. Devam ettiydi.

‘‘Mühendislerin umumi kültürleri engindir, zengindir. Meselá, halkbilim yanları çok kuvvetlidir. Ekonomiye rahatça uygulanabilecek ‘Borç yiğidin kamçısıdır' gibisinden folklorik özdeyişler üretirler. Mantıkbilim devamlı onlara çalışır. ‘Daha çok ihracat yapmak için daha çok ithalat yapmamız lázım' veya ‘Çok borç dış itibara işarettir' gibisinden tutarlı mantık yürütebilirler. Yolların yürümekle aşınmayacağını bilirler, ya yolları asfaltlar, ya ‘Ev alma, köprü al' diyerek inşaat sektörüne kolayca hız katarlar. ‘Katrilyonluk bütçe açıklarını telaffuz etmeyi öğrenmeliyiz' diyerek çetele tutar, ‘çalışmak istemeyene işsiz denir' deyip sosyal politika alanını boş bırakamazlar...’’

* * *

Öğrenmenin sonu, sınırı, yaşı yoktur.

Paracıklarımdan ‘‘000’’ atılacağını öğrenince, hızlandırılmış ilkokul kaçkınlarının iktisat mantıklarını anlamak için, sevgili Ergun'a sığındım.

Dedi.

‘‘Ekonominin iki büyük düşmanı vardır. Biri káğıt para, öbürü Hintlilerin icat edip Arapların dünyaya duyurduğu ‘sıfır' kavramı...’’

Allah allah! Quelle aláka?

Asker-mühendis matematiğindeki ‘‘sıfır’’ kavramıyla, enflasyondaki ‘‘0’’ların farklı olduğunu söyledi.

‘‘Mühendisler için değersiz olan sıfır, soldaki sıfırdır. Oysa, ekonomide, para işlerinde değersiz olan sıfır, sağdaki sıfırdır. Paranın sağında ne kadar çok sıfır varsa, o para o kadar değersizdir...’’

Madem öyle, paralarımızdaki bütün sıfırları atarsak köşeyi döneceğimizi söyledim... Yine güldü.

‘‘Attım gitti demekle olmaz... Tamam, Almanya başardı, Fransa başardı, ama, onlardaki para reformu, köklü iktisadi tedbirlerle destekliydi. Makro dengeleri oturttular, dış ödeme ve bütçe açıklarını kapattılar, enflasyon hızını neredeyse sıfırladılar. ‘Sıfır atma' operasyonu, bir tek, defter tutan muhasebecilerle zırt-pırt etiket değiştiren esnafa yaradı. Daha az yazı yazmak zorunda kaldılar...’’

* * *

Yani? ‘‘Paradan atılan 0000000000'lar, bakkal-kasap-manav fiyat etiketlerine yansımaz... Paradan atılan sıfırlar, günlük alışverişlere yansımaz, o eski sıfırlar aynı kalır...’’

Paracıklarımdan ‘‘sıfırlar’’ın atılmasına direnmeye karar verdim.



Yazarın Tüm Yazıları