Paylaş
Salı günü yazdıydım, kızanlar oldu. Tepki telefonları, faksları geldi. Neymiş? ‘‘KİT'ler arpalıkmış...’’
Seçim kazanamayan eskimiş politikacılar oraya ‘‘yönetim kurulu üyesi’’ oluyormuş...
Haksız (veya haklı) kazanç sağlayan insanlardan vergi toplayamayan bir devlet düşünün...
Emeğiyle yaşayan, geçinmeye çalışan insanları düşünün...
Bütçe açıklarının, faiz borçlarının, uluslararası tahkime gitmek zorunda kalışımızın tek sebebi emekçiler...
Türkiye'nin tek kurtuluşu ‘‘casino turizmi’’ denilen kumarhanelerde...
Aman Tanrım! Vergi almayı beceremeyen devlet batsın!
* * *
Tabii, devlet batmaz...
Cumhurbaşkanımızın özlü sözleriyle, ‘‘Devlet gemi mi ki batsın?’’
Enkaz var. Neden olduğunu bana sormayın, otuz altı yıldır Türkiye'yi perdenin arkasından-önünden yöneten cumhurbaşkanımıza sorun...
Cevabını verdi geçenlerde... ‘‘Devlet çökmüştür...’’
Cumhurbaşkanı değil de, hükümetin başı olsaydı (keşke!), adım gibi biliyorum, başka cevap verirdi.
‘‘Devlet çürük inşaat değil ki çöksün...’’
* * *
Devletin malı denizdir, yemeyen kerizdir.
Yiyorlar, yesinler! Çalışandan esirgenen üç kuruş parayla ‘‘devlet’’ kurtulacaksa, enflasyon düşecekse, helál olsun!
* * *
‘‘Mali Milat’’ diye bir şey uyduruldu.
Uysa da kodular, uymasa da kodular!
Gelelim, Magna Carta'ya... 700 yıl önceki İngiltere'de vatandaşın demokratik isyanıydı. ‘‘Kendi kaderimi tayin etmek için demokratik oy hakkım yoksa, ben sana nah vergi veririm!’’ demeye geliyordu.
Çalışanlar yürüyor. Medya yansıtıyor.
Yürüyenler suçlanıyor.
Yürüyenlere sahip çıkan medya suçlanıyor.
Neymiş? Popülizm'miş...
‘‘Popülizm’’in öztürkçesi halk dalkavukluğudur.
Bunu ben icat etmedim.
Marx-Engels-Lenin-Stalin okumadan barış güvercinleri uçuranlar yarattı, başımıza tebelleş etti.
Derken, uçan akgüvercinler, sorti yaparak başımıza pisledi.
* * *
Özal'lara, Özer'lere, özelleştirmeye, özalleştirmelere, özerleştirmelere itirazım yok... Gorbaçov zibidisine de bir diyeceğim yok...
‘‘Küreselleşme’’ (toparlak dipli dünya) adına, dünyayı tek bir uluslararası gücün hakimiyetine endekslediler.
Sağlığın, eğitimin, barınmanın, sporun parasız olduğu bir yapıyı, ‘‘Kaç para?’’ sorusuna endekslediler.
* * *
Tamam, Marx'ı okumadınız... Engels'i anlamazsınız záten... Lenin-Stalin üslûbunuza uymaz...
Kautsky'i, Bernstein'ı da bilmezsiniz, ama, John Maynard Keynes'i okuyun bari...
Her şeyi devletleştirmeyin, tamam...
Ama, her şeyi özelleştirmeye kalkışmayın bari...
Türkiye'nin tek sorunu işsizliktir.
Özerleştirilen, özalleştirilen bütün kuruluşlar işçi çıkarıyor.
İşçisi, memuru, emeklisi yollarda yürüyor.
Tamam, Muhterem Baba'nın ona da çözümü var.
Yollar değil, pabuçlar yürümekle aşınıyormuş galiba...
Peki, pabuç alacak parası kalmayanlar ne yapsın?
Şıpıdık terlikleriyle mi yürümeye devam etsinler?
Paylaş