Paylaş
(İzmir edebiyat esnafından Yorgo Seferiz)
Şimdi okuyacağınız yazının bir benzerini altı sene önce Tempo'da yazmıştım. Aynı şeyi niye tekrarladığımı sormayın...
Hep aynı şey... Beyaz sayfa açmak, defter temizlemek, tabula rasa...
* * *
1977 yılıydı, ‘‘Az gelişmiş ülkelere çok gelişmiş ülkelerin yönetim yapılarının bindirilmesinin yarattığı idari ve siyasi sorunlar’’ konulu bir UNESCO toplantısına ‘‘uzman’’ sıfatıyla katılmıştım.
Konu önemli, yer Fas'ın Tanca'sıydı.
Toplantı salonunun sıcağından kurtulup, bir tarafı Akdeniz'i, öbür tarafı Atlas Okyanusu'nu gören havuz başında iki kadeh içme derdindeydik...
Nihayet bitti oturum... Çıktık. Japon uzman ‘‘Ohhh be!’’ anlamına gelen bir laf etti. Sağ elinin baş ve işaret parmaklarıyla burnunu tuttu, sümkürdü, elini yandaki palmiye ağacının yaprağına sildi.
Sonra da ‘‘haktu’’nun Japoncasını söyleyerek yere sümkürdü.
Doğrusu, irkildim, tiksindim, ‘‘Senin yaptığın pislik...’’ dedim.
‘‘Sizin yaptığınız daha pislik’’ dedi, ‘‘Çıkardığınız şey sanki bir matahmış gibi, keten mendilinizi çıkarıyor, içine ediyor, sonra özenle katlayıp cebinizde saklıyorsunuz...’’
O gün bugündür, uzakdoğu-yakınbatı sentezinin nasıl olacağını merak etmişimdir. Sonunda öğrendim.
* * *
Popo silmekte kullanılan beyaz tuvalet kağıtlarını ilk pazarlayan, Amerikalı işadamı Joseph Gayetty oldu. 1857 yılında ‘‘Sil-At’’ sloganıyla 500'erlik paketler halinde, beyaz kağıtlarını piyasaya sürdü.
Sayfa büyüklüğündeydi o ilk beyaz kağıtlar... Tutmadı.
Eski gazeteciler, broşürler, el ilanları, hükümet programları, muhtıralar ne güne duruyor? Hem okursun, hem silersin... Bir taşla iki kuş vurmak varken, temiz beyaz sayfaya niye para harcansın?
1879 yılında İngiliz işadamı Walter Alcock, beyaz sayfa savurganlığını önlemek için ‘‘perfore’’ (yanlamasına delinmiş) tuvalet kağıdını icat etti.
Ama, yaratıcılık başka, pazarlama bambaşkadır. Dahiyáne keşfini pazarlayamadı Alcock... Onun yapamadığını, okyanusun öbür tarafında, Amerika'da, Edward-Clarence Scott biraderler yaptı.
Tek bir soru sordular: ‘‘Beyaz kağıt ne işe yarar?’’
1 Ancak bir defa kullanılır, 2 Kullanıldıktan sonra atılır, 3 Bir daha kullanılamaz!
Slogan gelişti: ‘‘Alt tarafı kağıt... Kullandık, at...Yenisi var...’’
* * *
Gelelim káğıt mendillere... 1914 yılında dünya savaşa girerken, ‘‘pamuk kıtlığı’’ vardı. Savaş çıktı, ‘‘sargı bezi’’ sıkıntısı boy verdi.
İçine sümkürülüp atılacak káğıt mendiller (tuvalet kağıtlarının türevi) imdáda yetişti. Biyolojik savaşın öncülerine karşı kullanılacak gaz maskelerinde filtre olarak kullanılabiliyor, pamuklu sargı bezine benzer şekilde kanı, irini massedebiliyordu.
Seri imalata geçildi, ama, savaş çabuk bitti, elde stoklar kaldı.
Önceleri sıkıntı çekildi, ‘‘Nasıl pazarlayalım?’’ diye soruldu.
Hollywood yıldızları, savaş boyunca, ya sargı bezi, ya gaz maskesi filtresi olarak ucuza kullanılan káğıt mendillerle makyaj sildiler.
Savaş artığı beyaz sayfalar, káğıtlar kıymete bindi, fiyatları dörde katlandı. ‘‘Yüzünü temizliyorsan, içini de temizlersin!’’ sloganıyla çok pazarlandı.
O beyaz káğıtlar, sayfalar, hayatımızın ayrılmaz parçası artık.
* * *
Tuvaletin beyaz káğıdı, beyaz sayfa, akkáğıttan mendil...
Tek bir soru soruyorum: ‘‘Yaradıkları tek şey, içlerine edip atmak mı?’’
nb. Bu yazının hükümet programı, bütçe, pişmanlık yasası veya sosyal reform paketi gibi ‘‘açılan yeni beyaz sayfalar’’la hiçbir ilgisi yoktur, abuk bir pazar yazısıdır.
Paylaş