Paylaş
Tarihi Apo Davası'nın seyrini televizyon kanalları arasında hoplaya zıplaya izlerken, birkaç şey dikkatimi çekti. Önce mahkemenin kendisinden bahsedelim.
Alıştıklarımızdan farklıydı.
Apo'nun el-kol işaretleriyle konuşmasına ses çıkarılmadı, mahkeme heyeti hoşgörülüydü.
Türkiye'de çok değişti. Otuz beş sene önce ilk mahkemeye çıkışımda, ‘‘Perry Mason’’ filmlerinin etkisinde kalıp el-kol hareketleriyle savunmamı yapmaya başlamıştım. Mübaşir, ‘‘İndir lan ellerini’’ diye şaplağı kondurmuş, yargıçsa, daha bir sevecenlikle, ‘‘Burası Amerikan mahkemeleri değil yavrum, bağımsız Türk mahkemesidir. Ellerini aşağıya indir, önünde kavuştur’’ diye uyarmıştı.
* * *
Neyse, mahkemenin kendisinden bu kadar...
Asıl dikkatimi çeken, siyasal kulisler ve lobilerdi.
Birinci lobi, ‘‘İdam cezası kaldırılsın’’. İkiye ayrılıyordu bu lobi. Aktifler ve pasifler lobisi...
Aktifler, idam cezasının doğrudan kaldırılmasını savunurken, pasifler, meclis onayını bekleyen otuz küsur idam cezasından sonra Sakık ve Öcalan'a ancak o zaman sıra gelebileceğini söylüyorlardı.
Bu lobinin ilginç bir taktiği vardı. ‘‘12 Eylül Cuntası'ndan kalan bu idam cezaları bir kere infaz edilmeye başlandıktan sonra kamu vicdanını infial kaplar. Bu iş de biter...’’
‘‘DGM'ler sivilleşsin’’ lobisi ikiye ayrılmıştı.
Başı hükümet ortakları çekiyordu. Bunca yıllık siyasi hayatımda görmediğim bir hızla, hükümet, anayasa değişikliğini getirdi, önce kamuoyuna, sonra meclise sundu, lobinin ikiye bölündüğünü söylemiştim.
Hükümet kararlıydı.
FP ve DYP ‘‘Şehit aileleri, kamu vicdanı ne der?’’ kaygısındaydı.
* * *
Gelelim Avrupa'daki lobimize...
Türkiye'nin meramını doğru-dürüst anlatamadılar.
Öcalan'la direkt temas kuran Alman Anayasayı Koruma Örgütü Başkanı ile CDU'lu Federal Meclis Üyesi, aynı zamanda Hür-Türk Onursal Başkanı Heinrich Lummer'e ses çıkarmadılar.
Oysa, Öcalan'a götürülen teklif gayet açıktı.
‘‘Türkiye'de ne yaparsan yap, yeter ki Almanya'nın iç güvenliğini sarsacak kitle eylemlerini durdur...’’
* * *
Avrupa'daki lobimizin bir gafleti daha oldu.
Solingen (ne tesadüf) doğumlu Nazi kasabı Adolf Eichmann'ın Mossad ajanlarınca Arjantin'den kaçırılıp İsrail'de camekan içinde yargılanıp idam edilmesine Almanlar ses çıkarmamıştı.
Klaus Barbi'ye aynı işlemin Fransızlarca uygulanmasına da ses çıkarmadılar.
Son olarak Amerika'da iki Alman vatandaşının, biri gaz odasında, öbürünün de zehirli iğneyle idam edilmelerine gıkı çıkmadı Almanya'nın...
Solingen'de yakılan vatandaşlarımızı, altı milyon Yahudi'nin fırınlarda kül edilmesini hatırlatmadık. Ayranımız yeni kabarıyor.
Türkiye'nin dünya ve Avrupa gündemine gelmesini mi beklememiz gerekirdi?
Bu basit, acil, demokratik çıkışları yapmak için...
Paylaş