Paylaş
Devlet yönetmek ince zenaattir, zor zenaattir. Herkes beceremez... Kesilmiş koyun-dana cesetlerinin üstünden atlamaya, hayvan kanlarını alnına sürmeye, kurdela kesmeye, sünnet düğünlerinde halay çekmeye, ortama uygun gonuşmaya benzemez...
‘‘Devlet’’ hem ciddi bir kavramdır, hem ciddi bir gerçek...
‘‘Devlet’’ dedin mi, korkar, ürker, esas duruşa geçer sıradan insanlar..
‘‘Devlet’’ bürokrasidir, polistir, imam-papaz sultasıdır, jandarma ve daimi ordudur, sermayedir.
* * *
Bürokrasi önemlidir.
Onlar olmasa ‘‘devlet’’ olmaz...
Her bürokrat, kendisini ‘‘bürokrasi’’ zanneder...
Vergi yatıracaksın... Gönüllü ve isteklisin... Sabahın köründe vergi dairesine gitmişsin...
‘‘Gir lan sıraya!’’ diye fırça yersin...
Niyeymiş?
Kendisini ‘‘bürokrasinin ta kendisi’’ zanneden memurun biri, sabah çayını henüz içmemiş...
* * *
Siyasi polis önemlidir.
Her yerde telekulağı, dili, gözü vardır. Gerekirse copu vardır.
‘‘Maaşımız yetmiyor!’’ diye sokaklara dökülen işçilere, memurlara, emeklilere basar sopayı...
Garip memurun ağzı var, dili yoktur.
Polisin de gözü vardır, ama, kendi 180 milyonluk bordrosunu görmez...
Basar copu, sopayı, odunu, elektriği...
Herkes esas duruşa geçer.
Neymiş?
‘‘Devlet’’ varmış karşısında...
* * *
Daimi ordu ve jandarma vardır.
Kimisi terhis belgesi, kimisi paşalık peşindedir.
Kimisi kısa dönem veya bedelli askerlik yapar.
Kimisi de cumhurbaşkanlığı...
Kimisi de, boş zamanlarında suluboya resim...
Nüfus ortalamasının çok üstünde tahsilli oldukları için, sokaktaki insanların asabiyet ve taşkınlıklarına kızar, şubat-mart-mayıs aylarında ‘‘duruma vaziyet’’ ederler.
* * *
İmam-papaz sultası vardır.
Türkiye'deki 86.000 camiden sınırlı sayıda insan sokağa döküldü.
Büyük mesele oldu.
Dünya hıristiyan ölçeğinde 16.001.130 irili-ufaklı kilisede de benzeri şeyler oluyor. Kontrol altına alınıyor.
‘‘Bonapartist’’ devlet anlayışında, herkes birbirini denetler.
Kuvvetli olan daha iyi denetler.
‘‘İnce ayar’’ meselesi...
* * *
‘‘Sermaye’’ boş durur mu?
Durmaz... Çalışır, üretir, iç-dış temaslarını kurar, sürdürür.
Kár payı düştüğünde işçi çıkartır.
Çıkanlar kızdı mı, ‘‘bonapartist devlet’’ içindeki hassas dengeler (ve ince ayarlar) hareketlenir.
‘‘Devlet’’ harekete geçer, erken sinirlenenler çabuk sopa yer...
* * *
Peki, 1854 yılından bu yana, bir buçuk yüzyıllık ‘‘bonapartist devlet’’ zihniyet ve tatbikatımızda ‘‘politikacı makûle ve taifesi’’ ne yapsın?
Mesut, Tansu? İki ayrık tip...
Baba? Kendine özgü biri...
Asákir-i Mansûre-i Cemahiriye? Pek karışmıyorlar.
Ya Hun İmparatoru Attila?
Ondan alacakları çok ders var bizim gerzeklerin...
Salı günü buluşuruz...
Paylaş