Paylaş
Sevgili dostum Yalım Erez'in, Çankaya'ya çıkmaktan çok daha zor olan CHP genel merkezinin merdivenlerini tırmanırken tökezlediğini gördüm.
Tepetaklak olmasa bile, burunüstü gidiyordu neredeyse...
Televizyonlar gösterdi, gazete fotoğraflarında bulamadım...
Bulsaydım, editörümden rica eder, bu köşede yayınlar, altına bir-iki satır resimaltı çiziktirir, Türkiye'nin son bir aylık siyasal serüvenini özetlerdim.
Bir resim bin kelimeye eşdeğerdir ne de olsa...
Bu konuyu kapatalım... Benim bildiğim Yalım, yediği kazığı aslâ unutmaz, unutamaz, unutturmaz...
* * *
Çankaya'ya çıkıp görevi iade ettikten sonra, ilginç bir lâf etti Yalım Erez... Duyguluydu, duygusaldı.
‘‘Mağdur değil, mağrurum...’’
Türk Dil Kurumu'nun son zaman sözlüklerine pek güvenmediğim için, sevgili Yalım'ın tam olarak ne söylemek istediğini anlamak amacıyla, Ferit Devellioğlu'nun ölümsüz ‘‘Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’’ını açtım.
Sevgili Yalım Erez yine hata yapmış.
‘‘G’’ yumuşak değil, sertmiş...
Magdûr (a.s. gadr'den): Gadre, haksızlığa uğramış...
Magrûr (a.s. gurûrdan): 1. gururlu. 2. bir şeye güvenen 3. güvenilmeyecek şeye güvenip aldanan, kendini beğenmiş (kimse). 4. büyüklük taslayan. (bkz: girra, müteazzım, mütekebbir).
* * *
Magdur mu, mağdur mu? Mağrur mu, magrur mu?
Semantik cimnastik yapmaktan bıkıp gazeteleri okumaya koyuldum.
Korkmaz Yiğit'in DGM'deki savunma özetine takıldım.
‘‘Bu işin gerçek mağduru benim...’’
Hangi iş? BankEkspres'in içi boşaltılmış, bundan en çok zararı kendisi görmüş, cepten çalışmış, üstelik hapse girmiş...
Magdur, magrur... Kim nedir, şaşırdım doğrusu...
* * *
Sıkıntılı günler geçirdik, geçiriyoruz...
Zor günlerin adamı Bülent Ecevit hükümeti kurdu, kuruyor.
En büyük umudu Tansu Çiller...
‘‘Magrûr’’ sözünün bazı anlamlarına baktım.
‘‘Güvenilmeyecek şeye güvenip aldanan, kendini beğenmiş kimse...’’
Uyar.
‘‘Magdûr’’ sözcüğünün anlamını biliyorum... ‘‘Gadr’’ kökünden geliyor.
O kökten gelen başka ne var.
Meselâ, ‘‘gaddar’’...
Devellioğlu'nun lûgatına döndüm...
Gaddâr (a.s. gadr'den): 1. çok gadreden, zulmeden, hâin, merhametsiz, kıyıcı. 2. çok pahalı mal satan, soyucu (tüccar)...
O da uyar.
* * *
Kayıkçı kavgasını, davulcu pazarlığını Çiller kazandı.
Yeni hükümetin kurulup güven oyu alması, Hikmet Uluğbay'ın tekrar milli eğitim bakanı olmamasına endekslendi.
Benim bildiğim Sayın Bülent Ecevit, Hikmet Uluğbay'ı feda etmez...
Parkinson Kanunları (tıbbi değil, idari) gereği, ‘‘terfian yukarıya şutlar’’...
Yani, başbakan yardımcısı falan yapar. Sen sağ, ben selâmet...
* * *
‘‘Selâmet’’ dediniz de aklıma geldi.
Tansu Çiller kozlarını iyi oynadı. Hikmet Ulğubay'ı hedef aldı.
Milli eğitim bakanlığı bünyesindeki kadrolarını koruyacak...
18 Nisan seçimindeki sandık başkanlarının büyük bölümü, mahalli okulların öğretmenleridir.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim tartışmaları sürüyor.
Refah Partisi oylarına sarkacak...
Ecevit bu tufaya gelecek mi acaba?
Paylaş