Paylaş
Türkiye ikinci futbol liginde oynayan Malatyaspor'un geçen hafta yapılan olağan genel kurulunda, Abdi İpekçi cinayeti sanıklarından Oral Çelik oybirliğiyle kulüp başkanlığına seçildi.
‘‘Malatyaspor'u mutlaka birinci lige çıkaracağız, herkesten destek bekliyoruz!’’ dedi Çelik...
Tebrik telgrafları yağdı. Başbakan Mesut Yılmaz, eski başbakan Tansu Çiller, MHP lideri Devlet Bahçeli ve BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'dan...
***
Tastamam 21 haftadır yenilmeyen Pursaklar Belediyespor, hakemin durduk yerde çıkarttığı 4 sarı, 2 kırmızı karta sinirlenip sahadan çekilince, Özsahrayıcedidspor, Türkiye üçüncü ligine terfi etti.
Tribünlerde coşku vardı. ‘‘Türkiye sizinle gurur duyuyor, Susurluk, Susurluk!’’ diye tempo tutuldu.
Şeref turu atılırken, Özsahrayıcedidspor kulübünün başkanı, Ömer Lütfi Topal cinayeti sanıklarından Ali Fevzi Bir, hem taraftarların, hem futbolcuların omuzlarındaydı.
Kulübün yönetim kurulu üyeleri, Susurluk dâvâsı sanıklarından Sami Hoştan, Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz da sahaya davet edildiler, ama, tevazû gösterdiler. Sahaya inmediler.
Şeref tribününde (veya perde arkasında) kalmayı tercih ettiler.
***
Spor da, siyaset de aynıdır. Hepimizin ‘‘babalanma’’ya ihtiyacı var.
Haaaa! ‘‘Baba’’ dediniz de aklıma geldi. Siyasi literatürümüze ‘‘Baba’’, siyasi tarihimize ‘‘Dokuzuncu Cumbaba’’ olarak geçen Süleyman Demirel hikmet buyurdu. ‘‘Tek çare, yılda bir kere referandum, iki yılda bir genel seçim yapmaktır...’’
Ortalık yine karıştı.
‘‘Baba’’ dedin mi, bir gonuşmalı, pir gonuşmalı...
Gonuştu mu da, ortalığı garıştırmalı...
Yılda bir referandum, iki yılda bir genel ve mahalli seçim...
Babanın son söylemi buydu.
‘‘Her yıl seçim’’ ne getirir, ne götürür? Söylem nasıl eyleme dönüşür?
Önümde Almanya'dan bir mektup var.
***
Türkler, yüz yılı aşkın süredir, şu veya bu şekilde, seçim yapıyor. Devletin başı dışında her şeyi seçiyor. Muhtarından milletvekiline kadar her şeyi...
Bu da, son devlet başkanımızı çok üzüyor.
Halk tarafından her yıl seçilmek istiyor. Tıpkı, yarım asır önce ‘‘güzellik kraliçesi’’ seçilmiş birinin, yarım asır sonra ‘‘en güzelimiz yine sensin’’ lâfını işitmek istemesi gibi...
Her yıl referandum, iki yılda bir genel seçim... Tek turlu mu, çift turlu mu? Müntehib-i evvel mi (birinci seçmen), müntehib-i sâni (ikinci seçmen) mi?
Demokrasiyi sadece ‘‘belli aralarla sandık başına gitmek’’ zanneden, demokrasiyi ona indirgeyen tek memleketiz herhalde...
Her yıl seçim...
Memleket yönetimini değil, apartman yönetimi seçiyoruz sanki...
Seçim ekonomisi, talan ekonomisidir.
Üretim olmaz, parsa bölüşülür. Devletin bütçesinden, fakir-fukaranın vergisinden oluk gibi para akıtılır. Sonra ne olur? Enflasyon yine patlar.
Para bitince, deniz tükenince, Osmanlı padişahlarının dış sefer ve savaşlara yılda bir çıkması gibi, her yıl seçim yaptıracaklar bize...
O ekonomik ve siyasi ve sosyal kargaşadan ne çıkacak?
‘‘Kurtar bizi baba!’’
Babalardan çok çektik. Tamam, ilk vazifesi evlâtlarını korumak ve kollamaktır, ama, asıl ve birincil vazifesi anamızı becermektir.
***
Almanya'dan yazan değerli okuyucuma teşekkür borçluyum...
Hislerime tercüman oldu, beni yazı yazmak zahmetinden kurtardı.
Paylaş