Kurthan Fişek: Happy birthday dear father

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Sayın cumhurbaşkanımızın ilk defa başbakan oluşunun otuz dördüncü yıldönümü, beş gün önce, 27 Ekim 1999'da, bütün yurtta, dış temsilciliklerde, yavruvatan Kıbrıs'ta ve soydaş cumhuriyetlerde kutlandı.

Tesadüfe bakın! Yetmiş altıncı yılından gün alıyordu o gün...

Törenler görkemliydi. Belki Winston Churchill hariç, muhtelif sebepler yüzünden, o koltuktan sık ayrılıp çok geri dönen, ama, her seferinde hatırlanıp geri çağrılan en istikrarlı devlet adımıdır kendisi...

* * *

Yaşgününü arkadaşlar hatırlattı. Resimlere baktım, ‘‘Yeni doğmuş’’ gibiydi. Heyecanlandım, duygulandım...

Doğması, gitmesi, gelmesi, tümü, her şeyi, hepsi, Akrep Burcu'dur.

Akrebin özelliğidir, sokar.

* * *

Kendisini ilk defa 1961 yılında tanımıştım.

Erdal İnönü diye bir teorik fizikçi, Necmettin Erbakan diye bir mekanikçi, Turgut Özal diye bir matematikçi vardı hocalarım arasında..

ODTÜ kimya mühendisliği fakültesinden atılmamak, kredi açığını kapatmak için ‘‘beleş ders’’ arıyordum. Onun şahsında bulduğumu sandım...

‘‘Doğal Kaynaklar İşletmeciliği...’’

Dersi aldım, ara sınav yaptı. Aman da aman! Hocababamın özel ihtisası olan derin sularda boğulup kaldım.

Hidrolik (su bilimi) anlatırmış meğerse...

Derste anlatılanları anlamak için, balıkçı botu giyip bel boyu suya girmek, akan suyun debisini ölçmek gerekirmiş...

O mu çaktırdı, ben mi kovuldum, pek hatırlamıyorum...

* * *

İki yıl sonraydı. 24 Mart 1963... Celal Bayar Kayseri'de kuyudan çıkmış, araba konvoyuyla Ankara'ya geliyordu. Meseleyi bir gün önceden öğrenen gençler Demirel'in Ankara'daki evini taşlamıştı.

Olan ertesi gün oldu. Adalet Partisi'nin Ziya Gökalp Caddesindeki genel merkezi yerle bir edildi. Gazeteci sıfatıyla, binadaki tek adama sordum...

‘‘Sizden başka içeride kim vardı’’?

‘‘Ben vardım, Ethem Menemencioğlu vardı. Bir de su müdürümüz Süleyman bey vardı. Eisenhower bursuyla 1954 yılında gittiği Amerika'da, dişinden tırnağından artırıp aldığı devetüyü paltosunu arkada unutmuş... Görürseniz, kendisine verin lütfen...’’

Proudhon'un dediği gibi, ‘‘mülkiyet kutsaldır...’’

* * *

Mülkiyetin kutsallığını o zaman öğrendi ‘‘Baba’’...

Devamlı mekán değiştirmek zorunda bırakılırken, pahalı devetüyü palto yerine, ucuz (ve seri imalat) 62 numaralı Borsalino şapkalarını geride bırakmaya başladı.

12 Mart 1971 muhtırası verildiğinde başbakandı. Sinirlendi, şapkasını vestiyerde, kırmızı plakalı arabasını parkta unuttu.

12 Eylül 1980 sabahı durum pek farklı değildi. Bir gece evvelki bakanlar kurulu toplantısının salon girişindeki vestiyerde şapkasını unutmuştu. Ertesi sabahın kör karanlığında şapkasının askeri demirbaşa kaydedildiğini öğrendi.

* * *

Yıllar sonra, Güniz Sokak'taki bir röportajda, gendisine soru sormama izin verdi. Tankın üzerine sarhoş kafayla sıçrayan Boris Yeltsin gözlerimin önündeydi.

‘‘12 Eylül sabahı. tankın üzerine fırlayıp, ‘Şapkam nerede lan?' diyemez miydiniz?’’

‘‘Diyemezdim!’’ dedi, ‘‘Güniz Sokak dardır, tank giremezdi. Üstüne çıkacak tank bulamadım...’’

* * *

Sayın cumhurbaşkanımızı, değişik zaman ve zeminlerde, doğrudan ve dolaylı tanıdım...

Bizimle gafa bulup bulmadığına henüz garar veremedim...

Doğum günün kutlu olsun sevgili cumhurbaşkanım... Çok yıllar oldu.



Yazarın Tüm Yazıları