Paylaş
Erken yatar, erken kalkarım... Gazeteleri okurum, televizyon kanallarının birinden öbürüne geçerim... 30 Mart'ı 31 Mart'a bağlayan gecede, yani nisan ayının arefesinde, gazete manşetlerini görüp görmediğimi, sabahın köründe, telefonda sordular bana... Manşet özetlerine baktım...
1. Askerlerle siyasiler arasındaki mevcut uyum sıkıntıya girecek
2. Meclis yeni cumhurbaşkanı seçemezse feshedilecek
3. Yeni bir seçim partilerin oy oranını değiştirecek
4. Siyaset ve ekonomide hassas dengeler sarsılacak
5. Enflasyonu düşürme programı tehlikeye girecek
6. Türkiye'nin yurt dışı kredi itibarı zedelenecek
7. Borsaya ve yatırıma yabancı sermaye akışı duracak
* * *
Bunun, bence, iki maddelik özeti vardır.
1 Nisan başında açıklanacak olan enflasyon hızı, öngörülerimizin ve tahmin ve temennilerimizin çok üstündedir. Affola!
2 Babayı seçmezseniz, asker bu işe çok kızacak haaaa!
* * *
Nisan ayı ‘‘şakalaşırken kakalaşma’’ ayıdır.
Yukarıdakileri okuyunca, birilerinin bana ‘‘nisanbir şakası’’ yaptığını sandım... Buna ‘‘eşek şakası’’ denir.
Beni ne askerle korkutursunuz, ne enflasyonla... Hepsini gördük, geçirdik... Görüp geçmeye (ve üstümüzden geçilmeye) alışığız... Geçer...
Can Yücel'in ölümsüz sözleriyle ‘‘delip de geçer’’, ama, geçer.
* * *
Devlet büyüklerinin korkuları, fobileri vardır.
Nisan ayında depreşir.
Napolyon kara kedilerden korkardı. Fransız toplarının gürlediği, Fransız piyadesinin ilerlediği, İngiliz birliklerinin tabanları yağladığı sırada, Waterloo savaşının en kızışık anında, çadırına karakedi girdi Napolyon'un... Dışarı fırladı, savaşı durdurdu. Wellington Dükü'nü kahraman yaptı, kendisi sürgüne gitti.
İngiltere Kralı VIII. (Sekizinci) Henry, bütün talihsiz evliliklerini ‘‘karabüyü’’ yüzünden yaptığını söyler, durur, ağlaşırdı. Karabüyüyü bozmanın yolunu öğrendi. Bütün karılarını, en son da Anne Boleyn'i öldürdü.
Jül Sezar rüyalarına çok inanır, soğuk terler içinde uyanırdı. Öz evládı gibi sevdiği Brutus'un bağrına hançer dayadığını kábusunda gördü, inanmak istemedi, tedbir almadı, kırk küsur hançer darbesiyle öldü.
‘‘Deli Petro’’ köprü geçmekten fevkaláde korkardı. Geçmediği için, Prut ırmağının öbür yakasında, Baltacı Mehmet Paşa işi bitirdi, malı götürdü.
Uzatmayalım... Nisan korkusunun ecele faydası yoktur.
Sakınan göze çöp batar. Korktuğun başına gelir.
* * *
‘‘Türkiye'nin ziyádesiyle birlik ve bütünlüğe muhtaç olduğu’’ bu dönemde, devlet büyüklerimizin bátıl itikatlarını araştırdım.
Tansu Çiller'in genç kızlık rüyalarındaki ana tema ‘‘evde kalmak’’mış...
Süleyman Demirel'in inat ve ısrarla şapka kaptırmasının bilinç altında, İslamköy ilkokulunda giymek zorunda bırakıldığı ‘‘fakir kasketi’’ varmış...
Rahmetli pederinin ‘‘ortanın solundayız’’ demesinden sonra, Erdal İnönü evden sağ ayağıyla çıkar olmuş...
Mesut Yılmaz'ın fazla bátıl itikádı yokmuş, ama, canı sıkılınca, aynanın karşısına geçip kendi kendine, ağır-ağır konuşurmuş...
Bülent Ecevit başbakanımdır. Sormuyor, soruşturmuyorum, ama, sorarlarsa söylerim...
Etimesgut'taki eski tugay komutanım Doğan Güreş'in, aile sohbetlerinde, devamlı Hasan Mutlucan dinlediğinden söz ettiğini biliyorum.
* * *
Şiir-şarkı tutkusu da cumhurbaşkanlığı seçiminde etkili olacakmış...
Kerim Afşar'la Bozkurt Güvenç fena şiir okumazlar hani...
İsmail Cem klasik batı müziğini özümlemiştir. Yılmaz Karakoyunlu hem alafranga, hem alaturka müzikten çok iyi anlar, hem her telden çalar.
Ertuğrul Kumcuoğlu, Hikmet Sami Türk, Sabahattin Çakmakoğlu, Tunca Toskay, Sadi Somuncuoğlu, Yıldırım Akbulut, Kamran İnan, Vecdi Gönül ziyadesiyle iyi ‘‘garp-şark sentezi’’ yaparlar.
* * *
Nisan ayı bitsin istiyorum... ‘‘Poisson d'Avril’’ geride kalıyor.
Aaaah vaaahh! Nisan sonrası ‘‘Mayıs Şakakakaları’’ var gündemimizde...
1, 19, 20-21, 27, 29...
Paylaş