Paylaş
Amerika'nın çok önemli iki gazetesi, New York Times ve Washington Post, Amerika'nın Vietnam'a bulaşıklığının saçmalıklarını ortaya döken ‘‘Pentagon Belgeleri’’ni yayınlamaya başlamıştı.
1972 yılıydı.
Derin devlet kuvvetleri araya girdi, yayını durdurdu.
İki gazete, birlikte, ABD Yüksek Mahkemesi'ne gittiler.
Bizim Anayasa Mahkemesi'nin muadili olan yüksek mahkeme, ‘‘Yayına devam!’’ kararı verdi.
* * *
Ama, ‘‘derin devlet’’ iyiden iyiye pimpiriklenmişti.
Derin devlet derin düşünür.
Bunun arkasında, mutlaka, MDP vardı. Muhalefetteki Demokrat Parti...
İlk tedbir alındı.
Amerika'nın gizli-derin devlet örgütü olan FBI'ın bazı alt düzey yetkilileri devreye girdi, anılan gazetelerin bütün patron ve mensuplarının telefonlarını dinlemeye aldılar.
Bakalım, kim kime hangi haberleri sızdırıyor, onlarda ne olup bitiyor?
* * *
Onca teknoloji varken, bu kadarcık sınırlı dinleme kesmezdi, kesemezdi.
Muhalefetteki Demokrat Parti'nin başkent Washington'daki Watergate binasına dinleme cihazı koymaya kalkışıldı.
Görevlendirilen telekulakçılar cahildi, gerzekti, tedbirsizdi. Henüz binaya girerken, telekulakları yerleştirirken yakalandılar. Olay büyüdü.
Önce muhalefet partisinin telefonlarını dinlemeye kalkışan acemi kerizler yakalandı, bir sürü hapis cezası yediler.
Arkadan olay büyüdü. Devlet başkanı Richard Nixon'un bu olaydan hem haberli, hem bilgili, hem azmettirici olduğu anlaşıldı.
Amerika'da ‘‘haberleşme hürriyeti’’ kutsaldır.
Nixon'a teklif gitti.
‘‘Ya görevi bırak, affedelim... Ya biz düşürür, seni hapse atarız!’’
Nixon istifa etti.
* * *
Haberleşme hakkı kutsaldır. Tamam...
Amerika'da tantana koptu. Tamam...
Avrupa dünyası duyarsızdı, ilgisizdi, hatta vurdumduymazdı.
‘‘Watergate Skandalı’’ adıyla, Amerika'yı yerinden, devlet başkanını koltuğundan oynatan gelişmelere karşı tık yoktu.
Fransız Komünist Partisi genel sekreteri Georges Marchais'ye sordular.
‘‘Amerika'da devlet başkanı düşürüldü, sizin gazetelerde sekizinci sayfanın dip köşesinde tek sütunluk haber olarak giriyor. Bu konuya niye bu kadar ilgisizsiniz?’’
Marchais'nin açıklaması önemlidir, ibret dersidir.
‘‘Devlet bu... Her şeyi bilmek zorundadır. Dinlememiş olsalardı, asıl o zaman şaşırır, mesele yapardık...’’
* * *
Haberleşme hakkının kutsal ve dokunulmaz olduğu memleketler vardır.
Dinlemenin, dinlenmenin ‘‘Allah emri’’ olduğu merkezci devletler vardır.
Amerika'nın Washington Post'unda Bob Woodward ne yaptıysa, bizde de, Hürriyet'in Kadir Ercan'ı aynı şeyi yaptı.
Kimin kimi dinlediğini ortaya çıkarttı.
Faruk Bildirici de kitabında, kimin kimi nasıl dinlediğini ayrıntılı anlatmıştı. Ben de yazmıştım.
‘‘Mesut Yılmaz dinleniyor!’’
Elbette dinleniyor, eski türkçeyle istirahate çekildi, konuşmalarındaki duraksamaların, teklemelerin arasına reklam bile alıyor.
* * *
Anlamakta zorluk çektiğim tek şey var.
Genelkurmayı dinlemek mecburiyetini polis niye hissetti?
Soruşturma falan-filan olacaksa, ‘‘kilit soru’’ budur.
Paylaş