Paylaş
Dünyanın en ünlü üç tenoru, Placido Domingo, Jose Carreras ve Luciano Pavarotti, hayatlarının en büyük ‘‘kehanet’’ başarısını gösterdiler.
Dünya Kupası başlamadan önceki basın toplantılarında, ‘‘Kim kazanır bilmeyiz, ama, finali Brezilya-Fransa oynar!’’ demişlerdi.
Tuttu.
* * *
Üç büyüklerin ikinci kehanetleri tutmadı.
Kapanış konserlerini 800.000 kişinin izleyeceğini söylüyorlardı.
Yağdı yağmur, çaktı şimşek, ortalığı seller götürdü. Konserin bitmesini beklemeden herkes kaçtı. Çoğu da gelmemişti zâten...
Bir ‘‘0’’ (yazıyla sıfır) atıldı.
80.000 kişi dinledi, 720.000 kişi evlerine kaçtı.
Kasap et derdinde, koyun can derdinde ne de olsa...
* * *
Pavarotti-Carreras-Domingo üçlüsüyle bizim ‘‘Yılmaz-Ecevit-Cindoruk’’ üçgeninin ortak özelliği var.
Bizimkilerin ilk tahminleri tuttu.
‘‘Mevcut hükümetin basbayağı uzun ömürlü olacağı’’ yönündeydi.
Dinozorlar bir buçuk milyon sene yaşadı, kelebekler doğduktan 15 gün sonra ölür. İkisinin aritmetik ortalaması tuttu.
Ama, ikinci tahminleri tutmadı.
‘‘Memura verilebilecek en büyük zam, enflasyon hızını tek haneli bir rakama indirmektir...’’
Şimdiye kadar olmadı, bundan sonra olacağa da benzemiyor.
Kehanetin devamı vardı.
‘‘İcraatimizi gören, izleyen bütün memurlar arkamızda olacak...’’
Burada fena yanıldılar. Memurlar, arkalarında değil, sokaklarda...
İşçiler heptendir zaten orada...
* * *
Çalışanı dertte, emeklisi dertte... 50-80 milyon liralık ortalama bir maaş ıskalasında geçinen memur, aslında, bu hükümetin arkasında olabilir.
Pehlivan tabiriyle, arkaya dolanıp iki puan bile alırlar alimallah!
Hele bir seçim olsun, sandıklar beri gelsin!
Bizim BŞÜ (bermuda şeytan üçgeni) toplandı, memur maaşlarına yapılacak zam konusunda anlaşamadı.
BŞÜ'nün dördüncü köşesi (nasıl oluyorsa?), sembolik jestlerle, önce zabıta kıyafetine büründü, sonra da itfaiyeci kasketini kafasına geçirdi.
Hem bakkal-kasap etiketlerinde, hem memlekette yangın var. Sanırsınız, bir tek o söndürecek...
Amaaaannn! Pazar keyfinizin içine ettim galiba...
* * *
Aslında, iyimser insanımdır. Akşam yatarken, ‘‘Bundan daha kötüsü olamaz nasıl olsa!’’ derim, ertesi sabah tozpembe bir dünyaya gözlerimi açarım...
Ama, karamsar olmaya başladım.
Bundan daha kötüsü de olabiliyormuş meğerse...
* * *
Padişah II. Abdülhamit futboldan hoşlanmazdı.
Hoşlanmazdı, çünkü, kitlesel bir aktivitedir futbol...
Kısa pantalonlu 11 kişi bir tarafta, 11 kişi öbür tarafta, 3 karagömlekli yüce yargı makamında, elleri kolları bağlı onları izleyen binlerce, yüz binlerce, milyonlarca kişi, ya tribünde, ya ekranlarının, ya radyolarının başında...
Kazanan da saldırganlaşıyor, kaybeden de...
Abdülhamit'in futbolu sevmemesinin sebebini, psikiyatri uzmanları, ‘‘agorafobi’’ olarak açıklar.
Yani, açıkhava, sokak, kalabalık korkusu...
Sokakla kalabalık birleşince büsbütün belâ...
* * *
Futbol bugün bitiyor. Memur maaşları salı günü BŞÜ'de tekrar gündeme geliyor. İnşallah hayırlısıyla...
Paylaş