Paylaş
Uluslararası Para Fonu'nun Türkiye'de izleme-denetleme bürosu açacağını, memleketin gelir-giderini izleyeceğini ilk öğrendiğimde ürpermiştim.
Elini verenin golunu gaptırdığı 1838-1922 dönemi gözlerimin önüne geldi.
1881'de kurulan Düyûn-u Umûmiye İdaresi, şimdiki IMF gibiydi.
Anadolu'nun bütün gelir kaynaklarına el koymuştu.
Artan üç kuruş otuz para Yıldız Sarayı'na lütfen veriliyordu.
Bürokrasi perişandı. Askeriye perişandı.
İşçi-maraba perperişandı.
Üç kuruş paraları yoktu. Aç-sefildi hepsi...
* * *
1871 yılında, Kasımpaşa Tersanesi işçileri greve kalkıştı.
Türkiye'deki ilk grevdi. Dolmalık kabak gibi oyuldular.
Türkiye'nin en önemli getirisi tütün tarımıydı, kömür istihracıydı.
IMF'nin (pardon, Düyûn-u Umûmiye'nin) denetimindeki tütün tarlalarıyla kömür ocaklarında çalışan garibanlar 1906 yılında greve gittiler.
Gávurun gönlünü hoş tutmak gerek...
Osmanlı'ya Avrupalı dostlarının emanet verdikleri silahlarla, bütün bu grevler bastırıldı, isyankárlara ‘‘yerinde infaz’’ hükümleri uygulandı.
* * *
IMF'nin Ankara'da büro açacağını duyunca irkildiydim.
Fazla tepki gelmeyince, ‘‘Ben mi abartıyorum meseleyi?’’ diye komplekse kapıldım. ‘‘Avrupa'ya mı giriyoruz, yoksa Avrupa mı bize giriyor?’’ diye sordum kendi kendime...
Yüzü yumuşak olanın poposunun ıslaklıktan kurtulamayacağını bilirim...
Edilecek ağızların popoya yakın olduğunu bilirim...
Azıcık da aritmetik bilirim...
Bütün hesaplar aynı kapıya çıkıyor.
127 (MHP) + 106 (FP) + 85 (DYP) = 318
* * *
Benzetmek gibi olmasın, ama, herkes küçük suyunu döktüğü yerden sorumludur.
Türkiye'nin gündeminden bu kadar uzak kalınca (veya bırakılınca), eski ve yakın dostum David Feldman'ın ‘‘Köpeklerin Burunları Niye Islaktır?’’ kitabını açtım önüme...
* * *
Kafamı kurcalayan sorulardan birinin cevabını hemen buldum...
‘‘Köpekler işerken niye bacaklarını kaldırır?’’
Yaygın kanaatin aksine, işeyen köpeklerin bacaklarını kaldırmalarının sebebi, dibine işeyecekleri ağacı ıskalamak veya kazárá bacaklarını ıslatmak korku veya kaygısı değilmiş...
Köpeklerin işerken bacaklarını kaldırmaları, mülkiyet duygusunun dışavurumuymuş...
* * *
Köpeklerin ‘‘işeme alışkanlıkları’’ güdüseldir.
Dikkat edin, hep aynı ağacın altına ederler...
Bacaklarını ne kadar havaya kaldırırlarsa, küçüksuları o kadar uzağa gider.
‘‘Burası benim tapulu malımdır, sınırlarım buraya kadar uzanır!’’ demeye getirirler.
* * *
Tabii, erkek köpekle dişi köpeğin ‘‘küçüksu dökme’’ tarzları farklıdır.
Biri (dişi) çömelerek, durduğu yere yapar.
Öbürü (erkek) fışkırttığı yere kadar fışkırtır.
Hayvanların ve özellikle köpeklerin ruh hálini tahlil eden Dr. Ben Klein da has adamımdır. ‘‘Köpek Psikiyatrisi’’ diye bir bilim dalı geliştirdi.
‘‘Dişi köpek çöreklendiği yere, erkek köpek bacağını kaldırıp ettiği yere kadar eder!’’
Karışmıyorum bu işlere... Beni, yakınlarımı ısırmasınlar, yeter!
IMF'ye yaltaklanırken, emperyalizmin ileri karakoluyla halvet olurken, köpeklerden ders alsak bari!
Paylaş