Doğuya giden geminin güvertesinde batıya koşmak!

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Sayın cumhurbaşkanımızın Kırgızistan dönüşünde, Türkiye'de çok önemli gelişmeler oluyordu. İhaleye fesat karıştırmak, suç işlemek için teşkilat kurmak gibi suçlamalara konu olanlar, birer-ikişer yakalanıyor, gözaltına alınıyor, kimisi tutuklanıyor, kimisi serbest bırakılıyordu. Eskinin ‘‘dokunulmaz zannedilen’’ isimleri de vardı aralarında...

Abdullah Öcalan, Roma'da, İtalyan adaletine teslim olmuştu.

Mevcut hükümet hakkında verilmiş gensoru vardı. Üstelik, öbür gensorulardan farklı olarak, bu seferki ciddiydi. CHP de destekliyordu.

* * *

Epey de dedikodu dolaşıyordu ortalıklarda...

1Roma'da yakalanan kişi ya Apo değilse? Gensoruyu geri alalım, olmazsa gruplarımızı serbest bırakalım... Yakalanan kişi Apo değilse, hükümet amma da komik duruma düşer... Hem mecliste, hem sandık başında gümbür gümbür giderler.

Bu dedikoduya itibar edilmedi.

Arkasından ikinci fısıltı çıktı.

2Emin kaynaklardan haber aldık. İtalya Apo'yu iade etmeyecekmiş... O zaman, dışişleri, içişleri ve adalet bakanlıklarına çıkar fatura... O kadar farfaradan sonra maskara olurlar. Gensoruyu bir müddet askıya alalım...

Bu ‘‘taktik’’ itibar görür gibi oldu. Ama, vazgeçildi.

Benim bildiğim kadarıyla, bugüne kadar bize, ne adi suçlu iade edildi, ne siyasi suçlu...

Onu da geçtik... Geldik üçüncü taktik-stratejik ihtimale...

3Tam gaz ileri, hükümeti düşürelim! Tereddütler oldu bu konuda... Yeni hükümeti biz kurarsak, aynı sakat ihtimaller bizim başımıza gelirse, noolacak hâlimiz?

* * *

Bütün bunlar olup biterken, sayın cumhurbaşkanımız müteaddit Kırgızistan gezilerinden birini daha tamamlayıp Türkiye'ye dönmüştü.

Gazeteciler etrafını sardı.

‘‘Öcalan'ın yakalanması hükümetin durumunu etkiler mi?’’

‘‘Nasıl etkileyecekmiş?’’

‘‘İyi mi, kötü mü, lehte mi, aleyhte mi efendim?’’

‘‘Daha hükümette bir şey yok ki...’’

Tam o sıra sayın cumhurbaşkanımızın üslûbu değişti.

Beklenmedik şekilde, 34 senedir görmediğim şekilde...

‘‘Çocuklar, çok sabırsızsınız... Yani, işi önünüze kattınız, götürüyorsunuz... Bir hafta sonra hükümeti yıkarsınız, yenisini kurarsınız... Yenisi kurulunca, bu sefer onu yıkmaya uğraşırsınız...’’

Donup kalmıştı gazeteci arkadaşlar...

Ama, ‘‘Baba’’ hızını alamamıştı. Devam etti.

‘‘Sizler, medya takımı, kazma-küreksiniz...’’

* * *

Sayın cumhurbaşkanımız Kırgızistan'dan dönerken, İtalya'dan Türkiye'ye haber yetiştirmeye çalışan genç arkadaşlarımız, tek kelimeyle, ‘‘vahşiyane’’ saldırılara uğruyordu.

Kendilerini savunmak zorunda kaldılar. İtalyan polisleri karışmadı.

Niye karışsın ki?

Mesaj gelmişti: ‘‘Hepiniz kazma kürekçisiniz, mezar kazıyorsunuz...’’

Vurun abalıya!

* * *

En zor zamanlarında sayın cumhurbaşkanımıza sahip çıktı medya...

12 Mart'ı, 12 Eylül'ü, Zincirbozan'ı beraber yaşadı, yansıttı.

Demokrasimsi bir rejime dönüşe katkıda bulundu.

‘‘Kazma-kürekçi’’... Yani, ‘‘mezarcı’’... Öyle olduk, öyle sayıldık...

Abdi, Uğur, Çetin, Ümit, Turan, Metin, Kamil...

Bunlar mı mezarcı?

Onlar öldürülürken aklınız neredeydi?

Cenaze namazlarına katıldınız mı, katılmadınız mı, hatırlamıyorum...

* * *

Sayın cumhurbaşkanımız Kırgızistan'da, Abdullah Öcalan İtalya'daydı.

Ünlü filozoflarımızdan, Sakallı Celal'in dediği gibi, ‘‘Türkiye doğuya giden bir gemidir. Güvertede batıya koşanlar, geminin batıya gittiğini zanneder...’’



Yazarın Tüm Yazıları