Paylaş
Meral Akşener hamfendinin posta kutusundan kasetler çıktı. Ömrünün son demlerini fakr-ü zarûret içinde geçiren Muazzez Çiller'in çıkınından da, dolar hesabıyla milyarlar, türk parasıyla trilyonlar çıktıydı.
Zengin malının züğürt çenesini yorduğunu bildiğim için, kutuya, çıkına, yorgan-yastık altına veya üstüne girip çıkanlar beni ilgilendirmez...
* * *
Aslına bakılırsa, gazetemizdeki ‘‘telefonların dinlenmesi’’ meselesi de, çok vahim bir anayasal suçtur, ama, bana heyecan vermiyor.
Amerika'yı sarsıp Richard Nixon'u başkanlık koltuğundan eden ‘‘Watergate Skandalı’’ sırasında, Fransız Komünist Partisi genel sekreteri George Marchais'ye Amerikalı gazeteciler sordulardı.
‘‘Amerika'da yer yerinden oynuyor, 'azil yetkisi' (impeachment) kullanılacak, koskoca devlet başkanı düşürülecek... Avrupa bu konuda niye suskun? Meseleyle niye ilgilenilmiyor?’’
Şaşırdıydı Marchais... ‘‘Noolmuş?’’
Şaşırma sırası amerikalılara gelmişti. ‘‘Aaaaaa! Gündemden haberiniz yok... Hükümet, muhalefetin telefonlarını gizlice dinletmiş...’’
Marchais güldüydü.
‘‘Bizim için güncelliği, heyecanı yok... Hem devlet, hem hükümet olacaksın, hem muhalefetin telefonlarını dinlemeyeceksin... Dinlemeselerdi, asıl o zaman şaşar ve heyecanlanır, gündeme getirirdik...’’
* * *
Meseleye gelelim...
O kasetleri Meral Akşener'in kutusuna kim soktu? Alenen ‘‘anayasal suç’’ olan bu budalaca provokasyonu kim yaptı? Kim yaptı veya kim yaptırdı?
Provokatörlük tarihine gitti aklım...
* * *
Babalarından, doğrudan veya dolaylı olarak, çok çekti Rus halkı...
‘‘Küçük Baba’’ olarak bildikleri, belledikleri Çar II. Nikola, 21 Ocak 1905 günü, ağlamaklı, uzun bir mektup aldı.
‘‘Efendimiz... Memurlarınız, askerleriniz gerçekleri sizden gizliyor. Dertlerimizi anlatmak için yarın sabah sekizde Kışlık Saray'a gelmemize izin verin, bizi kabul buyrun, dertlerimizi dinleyin... Bizi ancak sen kurtarırsın Küçük Baba...’’
Dilekçenin altında St. Petersburg'un yakından tanıdığı, sevdiği, saydığı birinin imzası vardı. Papaz Gapon...
* * *
20 Ocak 1905 gecesi, Papaz Gapon'la adamları, işçi mahallesini, fakir mahallesini kapı kapı dolaştılar. Durumu biraz değişik anlattılar.
‘‘Yarın sabah, erkenden, Küçük Baba bizi bekliyor. Kışlık Saray'ının merdivenlerinde... Dertlerimizi dinleyecek...’’
Ertesi sabah 200 bin kişi toplanmıştı St. Petersburg sokaklarında... Ortodoks ilahileri söyleyerek Kışlık Saray'a yürümeye başladılar.
En önde Papaz Gapon...
* * *
Yürüyüş kolunun harekete geçmesinden iki saat önce, ‘‘Papaz Gapon’’ imzalı ikinci bir dilekçe ulaşmıştı Küçük Baba'ya...
‘‘Bizler Petersburg işçileriyiz... Hakkımızı istiyoruz... Verilmezse ayaklarınızın dibinde, sarayınızın merdivenlerinde ölmeyi göze aldık...’’
21 Ocak 1905 günü, Kışlık Saray'dan açılan mitralyöz ateşiyle, iki bin kişi öldü. Çar Nikola'nın (‘‘Küçük Baba’’) tasarladığı bütün reformlar askıya alındı, baskı rejimi kâbus gibi insanların üstüne çöktü.
Papaz Gapon'a ne oldu?
İlk ‘‘ateş’’ emrini veren içişleri bakanı Prens Sivyatopolk Mirsky'nin görevlendirdiği bir ‘‘ajan provokatör’’ olduğu anlaşıldı. Çarlık Rusyası'nın derin devleti tarafından nehirde boğuldu.
* * *
Telefonların dinlenmesi... Kör gözüm parmağına, pervasızca, fütursuzca, terbiyesizce, ‘‘anayasal suç’’ işlenmesi...
Başkaları hesabına işlenen suçun gururla üstlenilmesi...
Aramızdaki Gapon'ları kısa zamanda bulup çıkarırsak, babanın büyüğüyle küçüğünü ayırırsak, ciddi şekilde hesap sorarsak, hem kendimiz, hem demokrasimiz düzlüğe çıkar.
Paylaş