Paylaş
ABUK-sabuk siyasal gündem maddeleriyle günümü gün ettiğim için, biricik kardeşimden faks fırçası yedim. ‘‘Çocuk işçilerle niye ilgilenmiyorsun?’’
Kendisi tıp doktorudur, ama, Mülkiye'nin (SBF) Sosyal Siyaset Bölümü'nde profesör olmayı tercih etti.
Uzmanlık alanı çocuk işçiler, işçi sağlığı ve işyeri hekimliğidir.
* * *
Her gördüğü arabanın camına mendil dayayan, para vermeyenin arabasını çizen, o sırada yol açıldığı için arkadan küfreden minik kızlarımızdan biri buzdolabına tıkılmasayadı, ‘‘çocuk işçiler’’ gündeme gelmeyecekti.
Geldi. Başa gelen çekilir. Getirenler düşünsün...
‘‘Çocuk işçilik’’ konusundaki tek sorunumuz, çocuklarını istismar eden aileler, medyatik olmaya ve sahneye çıkmaya şimdiden teşne olan kız-erkek bebeler olsa keşke...
Değil... Kardeşimi sütunumda ağırlamak istiyorum.
* * *
DİE'nin 2000 başında yaptığı araştırmanın sonuçları henüz yayınlanmadı. Ama, 1994 Çocuk İşgücü Anketi'ne bakılırsa, 4 milyona yakın çocuğun yasa dışı çalıştırıldığını görürüz.
Bunların 1 milyona yakını sanayide çalışıyor.
Küçük yaşta çalıştırılan çocuklarımız özenle korunuyor mu?
Temiz, sağlığı bozmayan ve insanca yaşam koşullarında mı çalışıyorlar?
Hayır! Çocukların çalıştıkları koşullar çok kötü...
Çocuklar günde ortalama 10-11 saat çalıştırılır. Yetişkinler için konulan en çok günlük çalışma süresinin üzerinde... 15 yaştan küçük çocukların çalışma süresi, 16 ve daha büyük yaştaki çocuklardan daha çok...
Araştırmalarımız, büyük işyerlerinin küçük işyerlerinden ‘‘daha iyi koşullarda’’ çocuk işçi çalıştırdığını gösteriyor. Ama, hepsi çalıştırıyor.
Eğitim ve sosyal güvenlik sistemlerindeki yetersizlik, çocukları çalışma-çalıştırma ortamına itiyor. Toplum onlara olanak sunamıyorsa, onlar da başlarının çaresine bakacaklar elbette... Bir an önce usta-çırak ilişkisi ile meslek öğrenmeye başlıyorlar, böylece kendi çaplarında eğitim sorununu çözmüş oluyorlar. Yarına güvenle bakamıyorlar, babalarının da bakmadığını görüyorlar. O zaman bireysel kurtuluş yoluna başvurup, bireysel güvenliklerini sağlamaya bakıyorlar. Sistem, kendi sistemsizliğinin ayıbını çocukların sırtına yüklediği için utanmalıdır.
Sokakta çalışan çocuklar ise, çalışan çocukların çok özel gruplarından biri... Özellikle kente yeni göç etmiş, kentli değerlerle hiç temasa gelmemiş ve bunun için kendisini kente uyumlu kılmaya çalışan herhangi bir kurumsal yapıyla karşılaşmamış aileler, ‘‘günü kurtarmak’’ için sokaktan yararlanmak istiyor. Yarını hiç düşünmedikleri gibi, çocuklarının sokakta başına gelebilecekleri de düşünmüyorlar.
Çalışan çocukların sorunlarını aşmanın yolu, polisiye önlemler olamaz. Kısa vadede, yani çocukları çalışma yaşamına iten nedenler ortadan kalkana değin, onların yaşamını kolaylaştırmak zorunludur. Ama kanunlarla yasaklanmış bu olguyu var kabul edip, onlara hizmet sunmayı ‘‘devlet’’ üstlenemez. Bu geçiş döneminde, hükümet dışı kuruluşları aktive edip, ‘‘devlet’’ işin dışında kalmalıdır.
Ama, bu da yüzlerce yıllık devlet geleneğimizle bağdaşmaz...
Onun için de cezacı, yasakçı ve yeraltına itici önlemler öne çıkmaktadır. Bu da çocukların daha kötü koşullarda, daha ezilerek, bireysel güvenliklerini sağlama ve yaşamlarını kazanacakları bir beceri elde etmelerini getirmektedir. Unutmayalım, yaşıtları devlet okullarında okuyup parklarda oynarken, çalışan çocuklar kamu fonlarından yararlanamadıkları gibi, üretime de katkıda bulunmuyorlar.
O zaman toplumun çalışan çocuklara bir ‘‘vefa borcu’’ var. Ödesin!
* * *
Sıkıntılı konularla köşemi doldurduğu için kardeşim Prof.Dr.Gürhan Fişek'e teşekkür, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı zehir ettiğim okuyucularıma özür borçluyum...
‘‘Çocuk işçiler’’ konusunda merak ettiğiniz ayrıntılar varsa, resmi ve özel kuruluşlara ve Yaşar Okuyan'a (okursa tabii) Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı'nın internet adresini vereyim... www.fisek.org.tr
Paylaş