Paylaş
Enflasyon hızının artması, emekçi eylemlerini de yoğunlaştırdı. Arttıracak elbette... ‘‘Emekçiye ne kadar az para verirsen o kadar az para harcarlar... Piyasaya ne kadar az para girerse, enflasyon hızı o kadar çabuk düşer!’’ mantığıyla devlet maliyesini IMF'ye endekslersen, olacağı budur.
Türkiye'de terslikler olmaya başladı.
180 milyon lira maaşla geçinmeye çalışan genç bir polise, ‘‘Eylemcileri dağıt!’’ emri veriliyor. Copla, havaya tabanca sıkarak, eline ne geçerse!
Polisin karşısında anası, babası, karındaşı var.
Onların memur maaşı da ‘‘tıpkısının aynısı’’...
180 milyon lira...
* * *
Aynı maaşa tálim eden iki grup insan karşı karşıya gelmiş... Ne olur?
Polistir, döver.
Emekçidir, sopa yer.
Aslına bakılırsa, aynı yolun emekçi yolcularıdır kendileri...
Ama, biri silahsızdır, dayak yiyip dağılır.
Öbürü, ‘‘eşeğini dövmeyen semerini döver’’ mutluluğu içinde evine döner, çay-çorba alacak parası olmadığını görünce öfkelenip sağa sola saldırır...
* * *
Türkiye'deki çilekeş insanların sivil (gönüllü) itaatsizliği tekrar başladı. ‘‘Sivil İtaatsizlik’’ denilince, aklıma, hemen, Hayrettin Ökçesiz'in aynı isimli kitabı (AFA Yayınları) gelir.
Dünya genelinde çeşitli ‘‘itaatsizlik ve protesto’’ türleri vardır.
1 Yollara yatıp insandan ‘‘halı’’ örme
2 Polisleri ve güvenlik kuvvetlerini istifaya çağırma
3 Askeri bölgeye koyun ağılı kurma veya ağaç dikme
4 Yüz metre yüksekliğinde balon asma
5 Denizaltıların üstüne tırmanma
6 Kokmuş-çürümüş balıkları devlet dairelerinin önüne bırakma
7 Notre Dame Kilisesi'nin sütunlarına kendilerini zincirleme
8 Çocuklarla el ele vererek şehirlerarası yolları kesme
9 On beş metre büyüklükteki bir lastik balinayla, kaçak balina avlayan balıkçı gemisinin yolunu kesme...
* * *
Yeni millenniuma giren bir Türkiye'de, ortalama memur maaşı 180 milyon lirayken, hangi protest eylemlerinin yapılabileceğini soruşturdum.
Avrupa Birliği bünyesinde hepsinin cılkı çıktı.
Askeri bölgelere koyun ağılı kurulamazmış, çünkü, nizamiye nöbetçileri, ‘‘Dur! Kimdir o? İşaret, Parola!’’ gibi abuk-sabuk sorular soruyorlarmış...
Notre Dame Kilisesi'ne kendilerini zincirleyemezlermiş, çünkü, dış geziye yetecek paraları ve pasaportları yokmuş...
Tamam, tamam! Türkiye konjonktüründe ne gibi sivil eylemler konulabilir?
* * *
1 THY'nin özelleştirilmesini protesto etmek için, havalimanlarındaki apron ve pistleri çıplak veya yarı çıplak vaziyette işgal etme.
2 Genellikle deniz kıyılarında bulunan askeri eğitim ve dinlenme tesislerinin mücavir alanlarında ‘‘barış ve çevre kampları’’ kurma.
3 Otobüs, tren ve tramvaylarda imdat frenlerini çekme.
4 Sivil savunma tatbikatlarında sığınaklara girmeme.
5 Tehlikeli yerlere trafik işaretleri koyma, yaya geçidi çizgileri çizme.
6 Telefon ve elektrik hesaplarını eksik ödeme... ‘‘Nasıl olur?’’ demeyin, ‘‘Posta çekiyle eksik gönderirseniz, kimsenin ruhu duymaz!’’...
7 Gizli nükleer silah ve santrallerle ilgili planları çalıp açıklama.
8 Ağaçlara sarılma, bildiri dağıtma
* * *
Komedyenliği bırakıyorum artık...
Hükümet dışı gönüllü kuruluşlar (NGO'lar) ve emekçiler yapacaklarını yaptı. Devletin asayişten sorumlu temsilcilerine, yani polislere karanfil verdi.
Son yürüyüş ve nümayişte, emekdaş polis de, onlara karanfil buketleri dağıttı.
Hepimiz insanız, dostuz...
Paylaş