Kurthan Fişek: ‘Benzetmek’ gibi olmasın, ammaa...

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Lise yıllarımdaki edebiyat öğretmenim rahmetli Ahmet Şevket Bohça'nın bir láfı vardır, hiç unutmam... ‘‘Teşbihte hata olmaz... Teşbih hatanın bizatihi kendisidir...’’

Sonra eklerdi: ‘‘Cumhuriyetin cahil çocukları... Anlayacağınız şekilde söylemek isterim... Teşbih, 'benzetmek' anlamına gelir...’’

Onun için, bu yazıyı okuyanlar, ne üstlerine alınsınlar, ne benzettiğimi sansınlar...

* * *

Sosyal demokratların ne zamandan beri arslan kesildiklerini bilmiyorum, kestiremiyorum... Kükrediklerine bakılırsa, ya ‘‘arslan’’, ya Peter Sellers'ın ölümsüz filminden tanıdığımız ‘‘kükreyen fare’’ sınıfına girerler...

Kendileri hakkında yeni bir benzetme türedi.

‘‘Kanguru’’ benzetmesi...

Bacaklarına kuvvetli bir hayvandır kanguru... Kolları miniciktir. Yavrularını karın boşluğunun üstündeki kesesinde taşır, zıplaya zıplaya gider.

Bir ileri, birkaç yana...

Zooloji kitaplarına takıldım.

Kerhen... Kanguru'nun özkimliğini araştırdım, soruşturdum...

* * *

Kanguru talihsiz, kadersiz bir hayvandır.

Doğar doğmaz annesinin önündeki keseye girer, 7-8 ay orada kalır, yer, içer, semirir, büyür, devamlı oturduğu yere pisler.

Biraz palazlanmaya yüz tuttuğunda, hooopppp, anasının kesesinden dışarıya fırlar, gezinir, yiyecek bir şeyler arar, bulamayınca anasının kesesine döner.

Tuvalet terbiyesi verilmediği için de, oraya pisler...

Anasının kesesini ne zaman terk eder?

Oraya sığamayacak kadar büyüdüğü veya büyüdüğünü zannettiği zaman...

Peki, kanguru yavrusunun pislediği yer nasıl temiz tutulur?

San Diego hayvanat bahçesinin memeli hayvanlar sorumlusu Rick Barongi'ye sordum. Söyledi.

Anne kanguruların kolları kısadır, sadece keseyi aralamaya yarar. Keseyi araladıktan sonra kafalarını oraya sokar, birikmiş yemek artıklarını ve bebek dışkılarını yalar, başlarını çıkarıp tükürür, sonra akan su arayıp yüzlerini yıkarlar.

Yani, talihsiz, kadersiz bir hayvandır kanguru... Burunları atıktan kurtulmaz...

* * *

Derdim elbette sosyal demokratlarla değil...

Benzetmek gibi olmasın, ama, hatanın bizatihi kendisidir teşbih...

‘‘Öbürleri’’ne bakarken, aklıma ‘‘ağaçkakan’’ geliyor.

Sevimli ağaçkakan Woody Woodpecker'in ilk çizgi filmini seyrettiğimde hayran kalmıştım bu hayvana... Sekiz yaşındaydım...

Kafasını, gagasını, ağaçtan ağaca, taştan taşa, tahtadan tahtaya vuruyordu. Tınmıyordu. Tınlamıyordu.

İlginç bir hayvandı. Burnu .oktan kurtulmayan kangurudan farklıydı.

Zoolojik araştırmalarımı derinleştirdim, hidayete erdim...

* * *

Bir kere, taşkafa, kaskafa dedirtecek kadar kalındır kafası... İkincisi, gagasıyla kafatası arasında süngerimsi bir boşluk vardır. Yani, kafa, gaga (ağız) ve beyin arasındaki o boşluk ‘suspansiyon etkisi’ yapar. Birinde olan çarpma, öbürünü etkilemez. Üçüncüsü, gaganın ucu dar ve sivri, burun delikleri altta ve geridedir. Ağaca vurdu mu, uçuşan kıymıklar içeri girmez, acı ve rahatsızlık vermez...

* * *

Yine benzetmek gibi olmasın, ama, Ankara'ya döner dönmez, Atatürk Orman Çiftliği'ndeki hayvanat bahçesine gittim...

Memleketimden ilginç hayvan manzaraları çıktı karşıma...

Dediğim, tekrarladığım gibi, teşbih hatanın bizatihi kendisidir.



Yazarın Tüm Yazıları