Paylaş
Takvim yaprakları 17 Şubat 1961'i gösteriyordu. Yassıada'da yargılanan Lütfi Kırdar, kalp durmasından öldü. Cenaze töreni, toplu gösteriye döndü.
Cumhuriyet gazetesinin 22 Şubat 1961 tarihli haberine göre, rejim aleyhtarı gösterilere yol açtı bu ‘‘kalp durması’’...
17 kişi tutuklandı.
Mevcut hükümet, sabık ve sakıt Demokrat Parti'ye gösterilen bu ilgi, şefkat, sevgi ve muhabbeti, ‘‘gerici’’ bir hareket saydı, gerekirse şiddete karşı şiddet kullanacağını söyledi, etrafta ‘‘sakallı tip’’ görünürse sakallarının kesileceğini açıkladı.
Quelle aláka? Nereden nereye?
* * *
Takvim yaprakları 5 Mart 1961'i gösteriyordu. İngiltere kraliçesi II. Elizabeth, benzin ikmali için, uçağını Ankara Esenboğa'ya indirdi.
Yassıada duruşmalarına sahip çıktı.
‘‘Bizim tarihimizde de yargılanan ve idam edilen devlet adamları, hatta krallar, kraliçeler vardır. Bütün bunlar, hürriyet ve tarihin tekámülüdür...’’
* * *
Takvim yaprakları 16-17 Eylül 1961'i gösteriyordu.
İmralı Adası siyasi tarihimize geçti.
16 Eylül günü Zorlu ve Polatkan Yassıada'dan İmralı'ya götürüldüler, asıldılar, gömüldüler.
Menderes'in ‘‘kalp problemi’’ vardı.
Tedavisi bir gün sürdü, İmralı'ya götürüldü, asıldı, oraya gömüldü.
* * *
‘‘İmralı Adası’’ siyasi tarihimizde idam cezasıyla, infazlarla, mezarlıklarla özdeştir.
Ön yargılı olmamak gerekir.
Belki olur, belki olmaz... Ne çıkarsa bahtına!
* * *
Demokrat Parti yönetimine kin-nefret duyan bir lise-üniversite kuşağından geldim...
İdam istiyordum.
Duruşmalar uzadıkça, sıkıldım, sinirlendim, üzüldüm.
Daha önemlisi, iş uzadıkça, yargılananlara acıdım...
İdam edildiklerinde, çok sıkıntılıydım.
Geciken adalet, adalet değildir.
Alternatifi elbette ‘‘yerinde infaz’’ değildir, ama, işin çabuk bitirilmesi gerekir.
* * *
Türkiye'nin gündemine bakıyorum...
Çocukları, kardeşleri, bebeleri öldürülen insanlarımız var. Adalet istiyorlar.
İdam cezasına karşı çıkanlar var.
Ortalığı bulandırmak isteyenler var.
Bu meselenin çarçabuk kapatılması gerekir.
* * *
Siyasi tarihimiz ve kısmetimiz adalardan açılmışa benzer...
Yassıada... İmralı...
Haaa! Büyükada'yı da unutmayalım...
Takvim yaprakları 1928 yılının ocak ayını gösteriyordu.
Sovyetler Birliği'nin uzak kesimlerine sürgün edilen Leon Troçki Türkiye'ye geldi, Büyükada'ya yerleşti, oradan da kovuldu.
Vaktini edebiyata ayırdıydı Türkiye'de...
Kaset doldurmadı, teknoloji müsait değildi, ama, Türkiye'nin ortamı da edebiyat yapmaya müsait değildi.
Fransa, Norveç, Meksika, köşe-bucak dolaşırken, sonuncusunda, Meksika'da galiba, kafasına buz keseri indirildi, öldürüldü.
* * *
Adalar... Gidip gelmesi zor...
Kaset doldurmak için başka bir yer, karada bir yer seçilseydi, çok daha huzur duyardım...
Adaletin vakitlice, hiç gecikmeden yerini bulması için...
Paylaş