Paylaş
Sema Pişkinsüt'ün başkanlığındaki TBMM İnsan Hakları Komisyonu, demokrasi tarihimizde bir ‘‘ilk’’e imza attı.
İşkencenin kitabını yazdı.
Çok şaşırdım, heyecanlandım, Avrupa Birliği'yle ilişkilerimiz açısından epeyce de ürktüm... İşkence varmış Türkiye'de...
* * *
Eskiden işkence yoktu ülkemizde...
Cinayetler, ya para için, ya kıskançlık yüzünden işlenirdi.
Karakollar şimdiki gibi ‘‘şeffaf’’ değildi.
‘‘Sorgulama’’ kavramı da şimdiki kadar gelişkin, ileri teknolojiye bağımlı değildi. Hatta yoktu.
Eskiye dönelim...
Burası karakol... Kapıdaki nöbetçi bekçi uyukluyor.
Elinde kör-kanlı testeresiyle katil geliyor, bekçide tık yok...
Kan damlayan testeresinin ucuyla nöbetçiyi uyandırıyor.
‘‘Günaydın memur bey...’’
‘‘Ne var lan? Ne istiyorsun?’’
‘‘Anamı, bacımı, babamı, eniştemi, halamı, mahalledeki bilcümle kedi-köpeği doğradım, pişmanım... Teslim oluyorum...’’
‘‘Saatten haberin var mı? Ya sıraya gir, ya iki saat sonra gel...’’
Adam bekliyor.
Mesái başlıyor, polisler birer-ikişer teşrif ediyor.
‘‘Ne istiyorsun?’’
‘‘Bütün akrabalarımı kesmişemdir, doğramışımdır, pişmanım... Teslim oluyorum...’’
‘‘Sıraya gir... Daha sabah çayımızı içmedik...’’
* * *
Eskiden kolaydı polislik...
Şimdi zorlaştı.
Suçluların hepsi cin oldu, adam çarpıyor.
Pişmanlık yasasından istifa etmek isteyenler bir yanda, 12 Mart'ın icadı olan ‘‘gönüllü sayın muhbir vatandaşlar’’ öbür tarafta...
* * *
12 Mart sonrası Mülkiye'sinde solcu hocaların tutuklanmaları başlamıştı.
Öğrenciler birer-ikişer içeri alınıyor, yenilenen sorgulama teknikleriyle kendilerine sorular soruluyordu.
‘‘Sizi hangi hocalar destekledi, kışkırttı?’’
Poposunu kurtarma umuduyla, can havliyle sayıp dökmüş biri...
Reşat Aktan, İlhan Öztrak, Fahir Armaoğlu, Bülent Daver...
İlk ikisi cuntanın bakanlar kurulu üyesi, son ikisi sola hiç de sıcak bakmayanlardan...
Çağdaşlaşan sorgulama teknolojisinin gerekleri yerine getirilmiş, çocuk sonunda söylemiş...
‘‘Vallaaaa şaka yaptım, onların ilgisi yok...’’
* * *
Eskiden polislik, sorguçluk, savcılık, yargıçlık kolaydı.
Katiller pişman olur, karakola gider, teslim olurlardı.
Şimdi zorlaştı.
Sorgulamada modern teknikler uygulanıyor.
Eskiden ‘‘falakaya mahsus’’ kızılcık sopaları, EE-8 manyetolu telefonlar vardı.
Şimdi tarih tekerrür ediyor, herkes ‘‘bülbül kesilmiş’’ durumda...
* * *
TBMM İnsan Hakları Komisyonu önemli bir kitapçık yayınladı.
‘‘Türkiye'de İşkence’’...
Yok mu? Elbette var.
Çok mu? Bilmem, çoktandır görmedim, inşaallah da görmem...
Kitabı okurken gülüyorum...
Polislerin sivil kıyafetlerini astıkları elbise askısı, ‘‘Filistin Askısı’’ zannedilmeseydi, bu kitap çıkar mıydı acaba?
Elinize geçerse okuyun...
Ya ürpermekten, ya gülmekten ölürsünüz...
Paylaş