Paylaş
Yazıları ikiye bölerek yazmayı sevmem... Nerede kaldığımızı hem ben unuturum, hem okuyucu...
En son ne demiştim? Nerede kalmıştık? Hahh! Hatırladım.
Koalisyon hükümetlerimizin ancak ve sâdece ‘‘emir-komuta zinciri içinde’’ uyumlu çalışabildiklerini söylemiştim.
‘‘CHP+AP’’ formülü hükümetteydi. 27 Mayıs'tan yeni çıkılmıştı.
İsmet İnönü başbakan, Bülent Ecevit çalışma bakanıydı.
TSK'nın bir bölümünün canı sıkkındı.
28 Şubat'ta (dikkat: 1997 değil, 1962, yirmi beşinci yaşgünü) darbe yapıp devlete el koymaya karar verdiler.
Sonra erkene aldılar. 22 Şubat...
İsmet Paşa ‘‘duruma vaziyet’’ etti. Hepsini affetti.
* * *
1963'ü bulduk. İsmet İnönü başbakan, Bülent Ecevit çalışma bakanıydı.
Ama, bu sefer ‘‘CHP+YTP+CKMP+BĞMSZ’’ koalisyonu vardı. TSK yine kıpırdanıyordu. ‘‘Noolacak bu memleketin hâli?’’ diye soruşuyorlardı.
Başbakan İnönü nostaljik takıldı.
22 Şubat'ta Harp Okulu öğrencilerinin ‘‘aldatılmış’’ olduğunu söyledi.
Bunun üzerine, İstanbul'da bir grup Harp Okulu öğrencisi gösteri düzenleyerek, Taksim'deki Atatürk anıtına, ‘‘Harbiyeli Aldanmaz!’’ yazılı bir çelenk bıraktılar.
O asabi gaza gelen Talat Aydemir ve arkadaşları, daha sınırlı bir güçle, yeniden harekete geçtiler.
‘‘Harbiyeli Aldanmaz!’’ 21 Mayıs 1963'ün parolası olarak kullanıldı.
21 Mayıs darbe teşebbüsü, bu teşebbüsün olacağını çok önceden bilen hükümet tarafından bastırıldı, 6 kişi öldü, 30 kişi yaralandı. Ankara, İstanbul ve İzmir'de sıkıyönetim ilan edildi, 151 subay ve 1.450 civarında Harp Okulu öğrencisi tutuklandı.
Tutuklanan siviller arasında, 21 Mayıs'ta darbe yapılacağını Başbakan İnönü'ye duyuran Alparslan Türkeş ve 14'lerden üç arkadaşı da vardı. Yargılama sonunda, Aydemir ve 6 arkadaşına idam, 29 sanığa da ömür boyu hapis cezası verildi.
TBMM tarafından cezaları onaylanan Fethi Gürcan (Haziran 1964) ve Talat Aydemir (Temmuz 1964) idam edildi.
* * *
Geniş (ve gevşek) yelpazeli koalisyonların hayrını görmedik.
Lâf aramızda, tek partili iktidarların hayrını da görmedik.
Sayın cumhurbaşkanımızın Güniz Sokak'taki evine misafir, ‘‘doyulmaz’’ siyasi sohbetine paydaş olmuştum.
Henüz siyasi yasaklıydı ‘‘netekim’’...
Sorduydum.
‘‘İki darbe oldu, 12 Mart, 12 Eylül... Hep size isabet etti. Boris Yeltsin gibi, Güniz Sokak'ta tankın üzerine sıçrasaydınız, hepsini emekli etseydiniz, acaba darbelerin, darbe dedikodularının, şeamet tellallığının sonu gelir miydi?’’
Bütün yetişkin ömrümü muhalefet etmekle geçirdiğim sayın Süleyman Demirel'in karamizahi cevabını unutamam...
‘‘Güniz sokak dardır, geçilmez... Tank girebildi de, üstüne sıçramadık mı?’’
* * *
Aslında karamsar bir insanım... Ama, ne kadar karamsar olursam olayım, ‘‘Bundan daha kötüsü olmaz!’’ dediğim sürece ‘‘iyimser’’ sayılırım...
Budalalar yüzünden tarih tekerrür etse bile, yakın tarihimizin hâli daha beter olmaz herhalde...
Paylaş