Paylaş
Orayı tiyatro yaptı. Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nden Mektupları’nı harmanlayıp bu incelikli ve etkileyici oyunu sahneledi. Gökteki yıldızlarla sahnedeki yıldızların usulca yer değiştirip durduğu büyülü bir geceydi.
‘Yaşamaya Dair’ müzikli bir gösteri. Genco Erkal, Nâzım Hikmet. Şairin nefesi. Tülay Günal’la birlikte oynuyorlar. Şarkıları söylüyor; şairin sesinin yankısı olan, mektuplarını okuyan, çetin ve karanlık hapishane günlerinde ışık veren kadını, karısını simgeliyor. Çok etkileyici bir performans. Şarkı söylemek başka, dramatik bir anlam yaratmak başka. Tülay Günal bunu hakkıyla yapıyor.
Han, eski ve unutulmuş bir yer. Bu oyun için daha mükemmel bir mekân olamazmış. Mahalle, sokak, bina, dışarıdan gelen sesler, oyuncular, müzisyenler, seyirciler hep birlikte bir atmosfer oluşturuyor. Genco Erkal’ın rehberliğinde total bir tiyatro âlemine girmiş oluyoruz. Şiirleri çoğumuz biliriz, Genco Erkal’dan da yıllar içinde pek çok kez dinlemişizdir. Ama gördüğümüz şey bambaşka.
Çok ince bir dramaturjisi var. Duygularımızı milim milim yönetti. Gerçekten güçlü bir oyun. Nâzım Hikmet’i sevmeyenler bile şiirinin kuvvetini kabul eder. Beni onun şiirinde en çok, birbirinin içine hınzırca geçmiş duyguların ahenkle yarattığı sürprizler ilgilendirmiştir. Genco Erkal şiir denen şeyi çok iyi anlamış bir büyük sanatçı; sanat hayatı boyunca dizelerin dramatik potansiyelini en yukarılara taşımayı hep başardı. Gerçek tiyatro bunu yapar. Bu adam tam 55 yıldır gerçek tiyatro yapıyor. Dinçliği ders gibi. Nâzım Hikmet’in “Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin” dizeleri Genco Erkal’ı izleyince insanı başka türlü çarpıyor. Büyük tiyatro bilgini Metin And arkadaşımdı. Ülkemizde tiyatro yapmanın zorluklarından ne zaman dem vursak “Evet ama yapan da yapıyor” derdi. 55 senede şunlar oldu: Bir sürü hükümet, başbakan, cumhurbaşkanı, kültür bakanı, müsteşar, kanun değişti. Darbeler, muhtıralar oldu. Berlin Duvarı yıkıldı, 11 Eylül geçti, içerde dışarda kaç tane savaş yaşandı. Her türlü baskı, zulüm ve zorluklar yaşandı, yaşanıyor. Tiyatronun zorlukları bitmedi. Ama yapan da yapıyor. 55 yıldır kapalı gişe. Ödenekli tiyatrolar niye beş ay kapalı diye soruyorum hâlâ. Ama değerli yöneticiler lütfedip seyircinin bu haklı sorusuna yanıt bile vermiyor. Kimi tiyatrocu dostlarımız çeşitli zorluklardan, gündelik siyasetten bahsedip “Aman üzerimize gelme”, diyorlar. Hayat böyledir. Kimi 55 sene hiç durmadan çalışmayı, kimi de senede beş ay perde kapatmayı kendine layık görür. Tarih de herkesin layıkını verir. Bu kimseye benzemeyen ve kendisinin karikatürüne dönüşmemeyi becermiş, lezzetli, enerjik, sahnede ne eksik ne fazla yapan, dimdik, yek ve yiğit adamı oyuncu olarak örnek almayan neredeyse yoktur. Azmini ve çalışkanlığını da örnek alınız.
Paylaş