Geçen yıl ülkede 42 milyon sinema bileti satılmış. AVM’ler ve salonlar arttıkça sayı yükselmiş. Peki, tiyatroda durum ne? Şaşırtıcı gelebilir.
İstatistikler, tiyatronun popülerliğinin arttığını gösteriyor. Toplam izleyici sayısını kestirmek güç ama 6-7 milyon civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Yani nüfusumuzun yüzde 10’u gibi. Kaba hesapla, tiyatroya futbol maçından çok daha fazla insan gitmiş. Devlet Tiyatroları ülke genelinde iki milyon bilet satmış. İstanbul Şehir Tiyatroları 500 binlerde. Koltuk sayısı artmasına rağmen seyirci sayısı biraz azalmış. Üstelik bu iki dev kurum, hep söylediğim gibi, çok da verimli çalışmıyor. Sahnelerini 7-8 ay açık tutuyor. Ama nicelik olarak müthiş performans. İstanbul’da kendi salonu olan onlarca özel tiyatro var. Alternatif tiyatroların ve kendi salonu olmayan kumpanyaların sayısı birkaç yüzden fazla. Ülke genelinde irili ufaklı sayısız şehir tiyatrosu, belediye tiyatrosu var. Seyirci sayıları hiç az değil. Mesela, nispeten küçük bir yer olmasına rağmen Manisa yılda 70-80 bin seyirciye ulaşıyormuş. Kocaeli, Eskişehir, Bursa... say sayabildiğin kadar. Türkiye’de doğru dürüst tiyatro salonu olmayan kasabalar, hatta il merkezleri var ama çocuk tiyatrosunun olmadığı yer nerdeyse yok. Çocuk tiyatroları kendi başına dev bir sistem. Salonlarda ve okullarda oynuyorlar. Milyonlarca çocuk izliyor. Üniversite tiyatroları, festivaller, yaz etkinlikleri, turneler, yurtdışından gelen müzikaller filan da hesap edilince sayısal olarak hiç de hafife alınmayacak tiyatro hayatımız olduğu açık. Son yıllarda muhafazakâr tiyatroların sayısında da artış oldu. Tiyatro adına bir zenginlik olarak gördüğüm bu kumpanyalar genelde din motifleriyle bezeli oyunlar yapıyor, çoğunlukla belediyelerin kültür merkezlerinde oynanıyor ve çok sayıda seyirciyle buluşuyorlar. Özetle, Türk tiyatrosu altın bir çağın eşiğinde. Çeşit çeşit aşağılamalarla, baskıyla, zorluklarla karşılaşan, maddi anlamda gün yüzü göremeyen binlerce tiyatrocu müthiş bir dinamizmle çalışmayı sürdürüyor. İçerik, estetik, sanatsal düzey tabii ki tartışılmalıdır ama rakamlar açık ve net. Bu, sosyolojik bir olaydır. Medya buna nasıl seyirci kalır, anlamanın imkânı yok.