Paylaş
Seyircilerin ve yazılarımızın bir etkisi olmuş mudur, yoksa tümüyle siyasi konjonktürle ilgili bir şey midir, bilemem ama hükümetin Devlet Tiyatroları’nı kapatma kararını geri çekmesi hepimizi çok sevindirdi. Alternatif tiyatrolar da birer ikişer programlarını açıklıyorlar. Geçen yılın en aktif toplulukları arasında bulunan İkincikat bu yıl iki ayrı sahnede 10 oyun sergileyecek. Tiyatro Hal, Craft gibi önemli kumpanyalar da bu yıl çok daha aktif olacaklarının işaretlerini veriyor. Alternatif tiyatrolar son 5-6 yılda tiyatro gündemimizi belirleyecek kadar gelişti. Bu hem sosyolojik hem de teatral olarak bir ‘Türk mucizesi’ durumu. 10 yıl önce neredeyse esamisi okunmayan bir oluşumdan bahsediyoruz. Bugün İstanbul’da en az 200 alternatif kumpanya var. Hayatın hemen her yüzünü, sertliğini konu edinebilen, anlatım tarzı ve estetiği itibarıyla tümüyle özgür bir hareket. Çoğunlukla seyirciyle iç içe, konvansiyonel tiyatronun dördüncü duvarını tümüyle ortadan kaldıran bir yaklaşım. Tabii, bütün heyecan verici yönlerine rağmen çeşitli sınırları ve sıkıntıları da içinde barındırıyor.
Değerli yazarımız Özen Yula’nın bir Alman dergisinde yayımlanan nefis bir gözlemi vardı. Alternatif tiyatroların uçarı, özgüvenli, özgür refleksini çok beğenmekle birlikte, mekân ve prodüksiyon anlayışlarındaki üstünkörü durumu eleştiriyordu. Özen’e katılıyorum. Açıkçası, izlediğim birçok oyunda bu alanda savruk davranıldığını görüyorum. Ikea’dan alınmış iki masa bir lambayla mekân kurmak, tiyatral zenginliği zedeliyor. Kocaman inşaat gibi dekor kurulsun demiyorum. Ancak anlatımın temel parçalarından olan mekân dilinin önemsenmesi gerekir. Alternatif teatral arasında kendi metinlerini üretmeyi ciddiyetle savunanlar var. Ancak çoğu, çeviri metinler kullanıyor. Tiyatro evrenseldir tabii, ama mesele bu değil. Sıradan bir sürü metin görüyorum. İçinde cinsellik, eşcinsellik, ensest ve bolca küfür olması sıradan metinleri alternatif başyapıtlar haline getirmez. Tabuların yıkılıyor olması ya da öyle görünmesi belki oyunları fiyakalı yapar ama tiyatronun derin damarı kozmetik müdahalelerin ötesinde bir yerdedir. Neyse... Tiyatroda bolluk iyidir. Şansımıza, alternatif tiyatro alanında bolluk içinde bir dönemdeyiz. Üzücü olan şey, bu kumpanyaların sadece İstanbul’da olması. İstanbul, hayatın birçok başka alanında olduğu gibi bu konuda başka bir ülke gibi. İzmir’de ya da Siirt’te niye bu tür topluluklar yok. İstanbul’un kültürel zenginliği arttıkça diğer yerlerin yoksulluğu daha da çok göze batıyor. Kariyerlerinin başında birçok yetenekli oyuncu için tiyatro kendilerini gösterebilecekleri bir mecra. Tiyatroyu mecra ve macera diye görmeyen, kök salmayı hedefleyen nice kumpanyaya ihtiyacımız var.
Paylaş