Paylaş
10 yaşındaki Hannah ve 7 yaşındaki Alfred, Noel Baba’dan yağmurluk, eldiven, oyuncak bebek, elma şekeri ve altın-gümüş paralar istemişler. Ayrıca Noel Baba’ya zorlu görevi için iyi şanslar dilemeyi de unutmamışlar. Evin bacasına yerleştirdikleri mektup yüz yıl sonra biraz hasar görmüş olsa da okunabilir bir şekilde bulunmuş.
Bu haberi okuduğumda 7-8 yaşlarındayken Tanrı’ya yazdığım mektup geldi aklıma. ‘Allah’ım...’ diye başlayan kısacık bir mektuptu. Yazmayı bitirdikten sonra mutfak penceremizden ağaçlara doğru atmıştım mektubumu, nasıl olsa yerine ulaşır diye düşünerek. Yirmi yıl önce neler yazdığımı, hangi isteklerde bulunduğumu hatırlayamıyorum ama mektubumu postaladıktan birkaç gün sonra, onu alt kat komşumuz Aysel Teyze’nin mutfak tezgahında görünce ne kadar utandığımı çok net hatırlıyorum. Mektubum Tanrı’ya fiziki olarak ulaşmamıştı ve istemek, istemiş olmak bir de bunu yazıya dökmüş olmak beni çok utandırmıştı...
Aradan geçen yirmi senede tecrübelerimle ve biraz da kişisel gelişim kitaplarına merakımla istemenin ve ne istediğini bilebilmenin ne kadar ciddi bir iş olduğunu öğrendim. İstemek, beni hayata bağladığı için vazgeçilmez. Ama harekete geçirdiği sürece önemli. İsteklerimizi küçük bir kağıda yazıp (ya da yazmayıp) evrene doğru atarsak, bunun sonucunda evren de bize ‘sana yardım edeceğim’ diyen küçük bir mektup gönderir her seferinde. Düşünmeden, istemeden eylem olmadığı için önemlidir istemek. O yüzden artık, beni harekete geçirecek olan isteklerim için mektup yazmaktan da uzun uzun listeler yapmaktan da çekinmiyorum. Yeni yıl isteklerim için yeni bir mektup yazmadım ama yazarsam sayfalar süreceğine eminim...
Şimdi senenin son gününde, dönüp 2011 yılına bir göz atıyorum. Hayat bana, sizlere de olduğu gibi, her gün her dakika sorular sordu. Bir sonraki soruyu, bir önceki soruya verdiğim cevapla (sizin de kendi hayatlarınızda yaptığınız gibi) ben belirledim. Bu belirleyişlerimiz hayatın bizden beklentileriydi. Hayatın sorularına her zaman doğru cevap vermek mümkün değil belki ama George Bernard Shaw’un dediği gibi ‘hayat kendini bulmakla ilgili değil, yaratmakla ilgili’ ise eğer 2012’nin de bizden bazı beklentileri olacaktır mutlaka...
2012’nin bizden neler beklediğini ancak yaşayarak görebileceğiz. Fakat genel anlamda ben 2012 yılına, 2011 yılında uğradığım haksızlıklar için başkalarını ve yaptığım hatalar için kendimi affederek başlamaya çalışacağım. Yıl içerisinde günlük koşuşturmaları hayatımın önüne geçirmediğim, her anının farkında olduğum bir yıl yaşamaya gayret edeceğim. Gerçekten istediğim ve alışılageldiği için istediğimi sandığım şeyleri ayrıştırmaya çalışacağım. Kimseyi ötekileştirmeden, herkesi anlamaya çalışacağım... Bunların hepsini de sadece kendim için yapacağım. Çünkü hayatın bizden beklediği şeyler yine hep kendimizle ilgili.
Herkese, cevaplarını kolay verebileceği sorularla karşılaştığı, eğlence ve mutluluk dolu bir yeni yıl diliyorum.
Paylaş