Paylaş
Dokuz-on yaşlarındayken kuzenimle 2001 yılında reşit olacağımızı hesaplayıp da “Aman Allah’ım kocaman olacağız” dediğimiz günler dün gibi. Bugün yirmi sekizimi bitiriyorum ve yirmi sene sonra, buralarda olursam eğer, bugünü hatırlayıp “Dün gibi” diyeceğimi çok iyi biliyorum.
Ben her yıl doğumgünü pastamın mumlarını yakarken neler dileyeceğimi aklımda toparlayamayıp, sonra da bomboş bir zihinle üflerim mumlarımı. Bu sene farklı olsun, tüm dileklerimi güzelce bir toplarlayayım istedim.
Hafta içi yeni yaşımdan neler isteyeceğimi, mumlarımı üflerken ne dileyeceğimi düşünürken Can Dündar’ın eski bir yazısı geldi mail olarak, ben de parçalar halinde sizinle paylaşmak istedim.
Hayatın dönemeci
“Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele.
Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor. Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor.
Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar. Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yaşamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçakgönüllülükle gülüyorum içimden sadece.
Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım. Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına popomun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim. Ayıp, günah ya da ne derler korkuları çoktan geride kaldı.
Sonra Sezen’in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun. İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor.
Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğumgünü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk.
Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek. İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor.
Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok işe yarıyor. Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum.”
Hayallerimi gerçekleştirdim
Yirmi yedinci yılım güzel geçti. Çok büyük olmasa da, benim için önemli olan bazı hayallerimi gerçekleştirdim. Yazı yazmaya başladım. Sağlığın önemli olduğu kadar hastalıktan korkmanın da anlamsız olduğunu fark ettim. Harika bir ailem ve muhteşem arkadaşlarım olduğunu tekrar tekrar anladım. Düştüm ama çabucak kalktım, benim yolum olmayan yollardan geçtim ama kısa sürede kendi yoluma geri döndüm. Bazen insana hep korktuğu yalnızlığın, bazen de kalabalıkta kaybolmanın çok iyi geldiğini anladım. İstediğim şeylerin peşinden gitmeye cesaret ettim. Sezgilerime güvenmeyi öğrendim… Can Dündar’ın bahsettiği huzurlu olgunluğa henüz erişemedim belki ama istmeyi öğrendim.
Ve mumlarımı bu sene güzel ve bana ait yollardan geçerek huzurlu olgunluğu bulmak üzere üflemeye karar verdim. Çok saygı duyduğum bir büyüğüm “Kimi zaman yarı yaşında biriyle karşılaşırsın ve duyduklarına, öğrendiklerine, davranışlarına ve olgunluğuna şaşırsın. Sana yaşamın her evresinde sahip olduğun birikim üzerine ne kadar çok öğrenecek şey olduğunu hatırlatır. Kimi zaman da yılların yaşlandırdığı karakterlerin kaliteli bir şarabın zaman içinde olgunlaşmasına erişemeden, sirkeleştiğini görürsün” der.
Bu sene pastamın mumlarını yakacağım, sevdiklerimle mutlu, huzurlu bir yıl geçirmeyi ve sirkeleşmeden olgun, kaliteli bir şarap olabilmeyi dileyeceğim.
Paylaş