Ve kavgasız-patırdısız geçmesini beklediğim bir maçta, tansiyonun bu denli yükselip, sahadaki futbolcudan tribündeki seyircisiye kadar herkesi çıldırtacağını hiç aklıma getirmemiştim.
Öyleyse, hiç gevelemeden hemen tartışılan pozisyonlara ve oyunun teknik analizine geçiyorum.
Öncelikle dün gece bir gerçeği yakaladım. Beşiktaş, çabuk ve ayağa oynayan rakip karşısında değerlerini yitiriyor...
* Temposu düşüyor.
* Disiplinden kopuyor.
* ve gerçek kimliğini kaybediyor.
Dün gece böyle oldu. Beşiktaş'ın ilk 25 dakikadalık yüksek temposu ve geniş alanlarda rakibe uyguladığı baskı ve pres, Beşiktaş'ın gerçek kimliği idi.
Ve Tümer Metin'in bu dakikalar içinde attığı gol, nefis bir organizasyonun ürünüydü. Yenilen gol ise, savunmada yaşanan şansız bir vakaydı...
* * *
Yediği golden sonraki Beşiktaş, oyunun başlangıç bölümündeki kişiliğinden farklıydı.
* Oyundaki egemenliğini yitirdi.
* Hatalı pas oranı tavana vurdu.
* En güçlü silahı kazanma hırsı bile Beşiktaş'ı gerçek kimliğine döndüremedi.
Bunlar da büyük derbi öncesi Beşiktaş'ın olumsuz ve düşündürücü yönüydü.
Tartışılan pozisyonlar, penaltılar mı?
İlki kesin penaltıydı. Ceza sahası içinde Ragıp'ın, Carew'e müdahalesi kontrolsüz bir davranıştı. Ve hakem penaltıyı çaldı.
İkinci penaltı gördüğüm kadarıyla, ceza sahası dışında oluştu. Mesut, gole giden Carew'i formasından çekti. Kırmızı kart doğru karardı. Ancak, Carew ceza sahası içinde değil dışındaydı.
Hakem Vedat Yüksel kesinlikle art düşünceler taşımıyordu. Gördüğünü çaldı, göremediğini kaçırdı. Gördükleri mi çoktu, göremedikleri mi, buna kesin bir yanıt veremeyeceğim. Yoruma açık...