DERBİYİ bir suç dosyası açıyorum...Ve Oscar Cordoba’yı emeğe saygısızlık nedeniyle yargının adaletine sunuyorum.
Kabarık suç dosyasında yediği ikinci golü bir zamanlama hatası gibi düşünerek, hafifletici nedenlerleden dolayı vicdanı ile başbaşa bırakıyorum Cordoba’yı...
Geliyorum, penaltı pozisyonuna. Topun ölü noktaya doğru yöneldiği bir anda... Üstelik Çağdaş’ın Tuncay’ı kontrole aldığı sırada, kalesini terkederek yarattığı penaltıyı hiçbir özür kapsamına sokamıyorum.
Dahası var...Penaltı cezasından sonra sürdürdüğü itirazlarla işi kırmızı karta kadar götürmesine de ayrı bir paragraf açarak... Ve Beşiktaş’ı böyle bir derbide 10 kişi bırakmasının affedilmez hatasını da hatırlatarak, Cordoba dosyasını Beşiktaş yönetimine postalıyorum.
Top yönetimde. İster affeder, ister gereken cezayı keser!
Beşiktaş’ın kazandığı zaferin arkasına bu gerçekleri gizleyemezdim. Saklamadım da... Beşiktaş’ın keyifli bir gününde de olsa, bir suçlunun peşine düşmenin gereğine inandım. Ve yazdım...
Kimin tadını bozdumsa, özür dilerim!
* * *
BEŞİKTAŞ bu derbiyi nasıl kazandı?
Öncelikle Çalımbay’ı kutluyorum. Oyunun başlangıç bölümüne bakıp da, Rıza Çalımbay’ı eleştirmeye hazırlananların erken davrandığını hemen söyleyebilirim.
Çalımbay, öncelikle bu kadroyu iyi tanıyordu. Ve yine bu kadroyu pervasızca hücum çılgınlığına itmenin Beşiktaş’ı beklenmedik bir faciaya sürükleyeceğini de biliyordu.
Beşiktaş’ın hücum bölgelerine atacağı her adımı akıllıca hesaplamıştı Çalımbay...
Ve yine hücum ve savunma dakikalarını da iyi planlamıştı. Ve golleri de yıldızların yeteneğine bırakmıştı. Hatırlarsanız, Çalımbay hafta içinde HÜRRİYET’in manşetini süsleyen bir söyleşide diyordu ki...
Yıldızsan, bu derbiyi alırsın!
Bu sesleniş kapsamına kimler giriyordu? Carew, Tümer Metin ve bazıları...
Tümer alkışlanacak bir gol attı. Carew, attığı kafa golünde, gecekondu mahallesinden yükselen bir gökdeleni andırıyordu.
Peki, İbrahim Akın ile Koray Avcı da Çalımbay’ın yıldızlar listesine giriyor muydu?
İbrahim Akın aklını kullanırsa, elbette geleceğin yıldızıydı. Koray’ı ise, ayrı bir kulvarda değerlendiriyorum.
O, soyadı gibi bir avcıydı. Nasıl da avladı Rüştü’yü!