TEMMUZ sıcağında İnönü’de 5-6 bin kişiydik. Ve kalabalık bir jüriyi andırıyorduk.
Biraz erken de olsa, Beşiktaş’ın yeni transferlerini izleyerek bir değerlendirme yapacaktık. En azından merak giderecektik. Taraftar jürisinin değerlendirmesine karışmam. Ben, yenilerle ilgili düşüncelerimi birkaç satırda toparlayıp, sunmaya çalışacağım. MATTEO FERRARİ: Söylediğim gibi, belki biraz erken bir değerlendirme yapacağım. Ancak, dün gece beklediğim ve umduğum Ferrari değildi. Oyunun hemen başında 7 numaralı Mascara Giuseppe’nin kaçışını sadece seyrederken... Daha sonra 15 numaralı Takayuki’nin deparında Sivok ile birlikte adam paylaşımında ağır kalırken... Ve Catania golünde Martinez’e kafa vurma rahatlığı veren defans kalabalığının arasında bir seyirci gibi davranırken... Beni hayal kırıklığına uğrattı! Ve bu pozisyonları izlerken, bir şüphe hep kafamı kurcaladı. Acaba, bir aile sorunu mu Ferrari’nin oyuna ve Beşiktaş’a uyumunu etkiledi? Bu sorunun yanıtı için bir süre bekleyeceğiz. Ve kısa bir not: Ferrari, Genoa’da üçlü defansta sol stoper oynamış. Başka bir yerde de görev almamış. Hatırlatmak istedim. İSMAİL KÖYBAŞI: Tekniği iyi. Sol ayağını çok rahat kullanıyor. Aklı hep ileride. Rakip sahada oynamayı daha çok seviyor. Ancak, aynı isteği savunma bölgelerinde de göstermesi gerekiyor. Hatta, daha sert ve agresif bir biçimde... İşin bu yönünü Deli İbo’dan öğrenebilir. Gençliğini ve özelliklerini akıllıca kullanırsa, Beşiktaş’ta ekmek yer... MİCHAEL FİNK: Oyundan ve rakipten kaçmıyor. Kaptırdığı topların peşine takılıyor. Zaman zaman oyuna heyecan da veriyor. Uzun ve güzel bir pas gibi... Ama bir sonraki pozisyonda ayağındaki topu eziyor. Veya yanlış adrese gönderiyor. Bir ara beni düşünmeye zorladı. Kötü olmadığı bir gerçek. Ama iyi diyebilmek için biraz zaman alacak. ERHAN GÜVEN: İyi niyetli ve çalışkan. Ancak bulunduğu bölgede forma şansı çok zor. Oraya İbrahim Toraman veya Rıdvan Şimşek gelecek... * * * VE DİĞERLERİ... Sezgilerimde herhalde yanılmayacağım. Yusuf Şimşek başarılı ve hareketli bir sezon geçirecek. Uzun zaman böylesine sağlıklı bir hazırlık dönemi yaşamadı. Bunu, 90 dakikalara da yansıtacağını bekliyorum. Dün gece, pırıltılarını gördüm... Tello, oyunun ikinci yarısında görev yaptı. Sadece benim değil, herkesin ortak düşüncesi, Tello’nun 90 dakikanın tümünde forma giymesi... Kalitesi ve farklı kimliği de bunu gerektiriyor. Uğur İnceman’ın, oyunun başlangıç bölümündeki başarılı performansını zevkle izledim. Nedense kısa kesti, sonra kayboldu...