OYUNUN her dakikasında Beşiktaş'ı gözlerimle kovaladım. Beşiktaş'ı zora sokan yanlışları ve sıkıntıları ısrarla yakalamaya çalıştım...
1- Christoph Daum'un savunmada dörtlü bloğu bozduğu, yani 3-5-2'ye yöneldiği maçlarda Beşiktaş'ın defans kurgusu sağlığını, güvenirliğini yitiriyor. Dün gece bunun örneklerini gördüm...
2- Baya'nın oynamadığı maçlarda orta alan sorumluluğunun paylaşımında Tümer Metin yalnız kalıyor. Yaratıcı pas üretmek gibi farklı özellikler gerektiren zor bir görevin ağırlığını sadece Tümer'in taşıması, Beşiktaş'ın hücum ve organizasyon etkinliğini azaltıyor.
3- Hücumda İlhan Mansız ile Ahmet Dursun ikilisi ısrarla kendilerine atılacak paslardan pozisyon kovalamak gibi kolay bir düşüncenin yanlışlığıyla oynuyorlar. Oysa, bu ikili yardımlaşma ve birbirlerine pozisyon yaratma gibi bir davranışın olgunluğunu artık kavramalı...
4- Görebildiğim kadar, Beşiktaş şu anda fizik kondisyon açıdan Türkiye Ligleri'nin en sağlıklı ve gürbüz ekibi. Oyunun büyük bir bölümünü yüksek tempo oynayacak güce sahip. Ancak, pas hatalarının çoğaldığı maçlarda Beşiktaş'ın tempo avantajı hemen kayboluyor.
A.GÜCÜ'NE ARMAĞAN
5- Dün gece Myhre'nin yediği ilk gol, şımarık ve sorumsuz davranışın bir ürünüydü. Oyunu iyi izlemedi ve aşırtma bir vuruşa yakalandı. Bu gol, Ankaragücü'ne sunulan bir armağandı.
6- Oyunun final bölümünde Christoph Daum iki değişiklikle Beşiktaş'a taze kan arıyordu. Kişisel görüşüm, Bayram daha önce sol kulvara alınabilir ve Beşiktaş'ın bu kanadına hücum etkinliği getirilebilirdi. Ümit'i Stavrum ile değiştirmek için 75 dakika beklemek gerekir miydi? Bilemiyorum, bu Daum'un tercihiydi...
İşte bu sıkıntılar Beşiktaş'ı hiç de beklemediği bir yenilgiye sürüklüyordu. Oysa, tüm koşullar Beşiktaş'a çalışmıştı... Bir gece önceki G.Saray yenilgisi ve dün gece İnönü Stadı'na koşan 30.000 seyirci Beşiktaş için bulunmaz bir moral gücüydü. Ancak yukarıda sıraladığım yanlışlar Beşiktaş'ın 3 puanını alıp götürdü.