BEŞİKTAŞ, işin şakaya gelmediğini kaçırdığı penaltıdan sonra anlayabildi!
Ve Bülent Uzun'un çaldığı penaltı düdüğü, Beşiktaş için bulunmaz bir fırsattı... Çünkü, kötü oynuyordu, düşündüğünü uygulayamıyor ve rakibi yüreklendiriyordu.
Hemen geriye, penaltı dakikalarına dönüyorum... Herkes, Bülent Uzun'un verdiği penaltıya isyan etti... İsyancılara, pozisyonun nasıl oluştuğunu sordum... Kimseden net bir yanıt alamadım. Çünkü, gözler o anda topu ceza sahasına taşıyan İbrahim'e kaymıştı. Ve kimse, topsuz alanda Cem Beceren ile Pascal Nouma arasında neler geçti, pek sağlıklı göremedi...
Eğer, Uzun pozisyonu yakalayıp da çaldıysa, bravo... Yoksa, bu karar gereksiz bir fantaziden öteye geçmez.
***
Beşiktaş'ın ilk yarıdaki performansı, Lucescu'yu bile kızdıracak kadar cılız ve etkisizdi. Özellikle orta saha adam ve alan paylaşımında yetersizdi. Tümer'in bu bölgeye ilk yarıdaki katkısı, sadece yarattığı iki kişisel atakla sınırlı kaldı. Oysa, tekniği ile rakibin adeta cirit attığı orta alana kişilik vermesi gerekirdi. Bunu beceremedi Tümer...
***
Beşiktaş, dün ‘‘takım olabilme’’ özelliğinden uzaktı. Lucescu da bunu gördüğü için, Yasin'i, Ali Cansun'u ve Eser'i oyuna alarak, tempoyu kişilerle değiştirmeyi denedi.
Acaba, pazarın telaşı, yani G.Saray derbisi, Beşiktaş'ın dünkü performansını etkileyen bir neden olabilir mi?
Tartışma gereğini bile duymuyorum... Ve her iki maçın da Beşiktaş için aynı önemi taşıdığına inanıyorum. Açıkcası, pazarın telaşının bir bahane gibi Beşiktaş'ın üzerine çökmesini kabullenemiyorum.
Peki, Beşiktaş bu turu nasıl kurtardı? Hemen söyleyeyim... Maçın final bölümünde, işin ciddiyetini kavrayarak oyuna sarılışı ve Niyazi'nin en can alıcı dakikada attığı golle... Ali Cansun'un golü ise, sadece turun bir garantisiydi.