HİÇBİRİ Cenk gibi alkışa boğulmadı. Ve hiçbiri Cenk’in adam gibi duygularını bastırıp, haftanın gündemine oturmayı başaramadı.
F.Bahçe, Appiah’ı G.Birliği maçında oynatabilmek için Mısır’dan özel uçak kaldırıp, Kadıköy’e taşıdı.
Bir-iki gün yazıldı ve unutuldu.
G.Saray, Konya deplasmanında 4 dakika oynayan 17 yaşındaki Aydın’ın klas golü ile hayata döndü.
O da bir-iki gün yazılıp çizilecek ve unutulacak.
Trabzonspor, Kayseri’de 13 dakikada 4 gol yedi. Ve 2-0 önde götürdüğü maçı 4-2 kaybetti.
Pazar gecesi biraz konuşuldu, yarın kimse hatırlamayacak.
Konya’dan dönen G.Saray kafilesinin bindiği uçakta bir taraftar Necati’ye yumruk attı. Ortalık birbirine girdi.
Kaç gün daha konuşulur, tartışılır. Bir-iki hafta sonra kimsenin aklına bile gelmez.
Ama cumartesi gecesi Erciyessporlu Cenk’in asil tavrı, hatta Fair-Play çizgilerini aşan davranışı, yıllar geçse de her yılın ocak ayında gündeme gelecek. Konuşulacak ve hatırlanacak.
Çünkü, bu jest kaba-saba, sevgisiz ve hırçın ligimizde bir milattır. Ve altı çizilerek, arşivin en değerli rafında korumaya alınmıştır.
Ve unutulmayacak.
* * *
AKSİNİ savunanlar ve işi geçiştirenler, hatta burun kıvıranlar da çıkabilir.
Unutulur gider diyenler de olabilir!
Bunu tartışmayacağım. Ancak, tam 50 yıl öncesi Juventus’ta oynayan Galli futbolcu John Charles’in, Cenk’e benzer bir hareketi hala arşivlerde saklıdır.
Ve Juventus tarihine geçmiştir.
Juventus’un bir maçında John Charles rakip savunmayı güçlü fiziği ile yıkıp geçer. Charles’in dirseği rakibin suratında patlar ve bir ses çıkar...
Ahh!
Hakem oyunu devam ettirir. Galli futbolcu kaleci ile karşı karşıyadır. Vursa, gol olacak.
Topu bırakır ve yerde kıvranan rakibinin yanına gider ve özür diler. Charles’in bu hareketine, devrin en ünlü futbolcularından Otmar Sivori büyük tepki gösterir. Gider, Charles’in gırtlağına sarılır.
Ancak, İtalyan basını günlerce bu hareketin asaletinden söz eder, manşetlere taşır.
Aradan 50 yıl geçti. Cenk, cumartesi gecesi benzeri hareketi ile yarım asır sonra bana bu olayı hatırlattı.
Cenk’in Beşiktaş maçında ve gol pozisyonda yerde kıvranan Ali Tandoğan’ı görerek, topu taca doğru atmasına, bazı arkadaşları karşı çıkmış.
"Neden yaptın bu işi?" diye sitemlerini dile getirmişler.
Biraz ayıp etmişler. Böyle bir futbolcu ile aynı takımda oynadıkları için sevinmeleri gerekirdi.
Tarih, Otmar Sivori gibilerini değil, John Charles gibi centilmenleri yazıyor.
Ve 50 yıl da geçse, o centilmeni hatırlayanlar çıkıyor.
Cenk’e sitem etmeyin. Gidip yanaklarından öpün!
* * *
BEŞİKTAŞ’ın 2-0’dan sonra Erciyesspor’a puan kaptırması ortalığı yine karıştırdı.
Ve bazı söylentiler kulaktan kulağa dolaşmaya başladı... Sergen Yalçın diyor ki...
Ben de çözemiyorum.Üzerimizde bir şeyler var. 2-0’dan sonra İnönü’de puan verilir mi?
Tigana diyor ki...
Oyunda sürekliliğiniz yoktu.Bu takımda kimse vazgeçilmez değil.
Yönetici Sinan Vardar, Rıza Çalımbay’a yükleniyor...
Takıma 10 tane kulüp değiştiren futbolcu topladı. Onu hiç affetmeyeceğim.
Ve Tigana’nın Marsilya’dan teklif aldığı, Beşiktaş’ın tekrar Lucescu’ya döneceği söyleniyor.
Bu arada, arşiv sorumlumuz Güney Barış’ın verdiği istatistiklerde Beşiktaş’ın İnönü Stadı’nda yaşadığı facia rakamlarla önüme dökülüyor.
Beşiktaş lig tarihinde ve İnönü Stadı’nda oynadığı sezonun ilk 10 maçında en az puanı 2005-2006 sezonunda toplamış.
10 maçta sadece 15 puan... Geri kalan 15 puan güme gitmiş!
En çok puanı ise, Gordon Milne ve Daum döneminde almış. 30 puanın 28’i Beşiktaş’a yazılmış.
İşte eski ve yeni Beşiktaş’tan iki çarpıcı örnek! En güvendiği kalesi İnönü Stadı bile rakiplerin istilasına uğradı.