HER sezon sonu, aynı sıkıntıyı yaşarım. Şampiyonluk egosu bir bıçak gibi dostlukların böğrüne saplanır ve sıcak ilişkileri yaralar.
Kaybeden mazeretler üretir. Kaçan şampiyonluğa bir neden arar. Hele hele o ilk şok yok mu...
İnsanın aklını kilitler. Mantık komaya girer. Dil, ağzın içinde şuursuzca tur atar. Ve yılların dostluğu kanamaya başlar.
İşte, her sezon sonu o dakikalardan kaçarım. Sevdiklerimle herhangi bir polemiğe girmemek için kaybedenin uzağında dururum.
Yine de yakalanırım...
Aynen pazar gecesi olduğu gibi. Saat 20.45’te Selçuk Dereli’nin Denizli’de çaldığı final düdüğü, Fenerbahçeli dostlarımın öfkesini bir ateş topu yapıp üzerime fırlattı...
F.Bahçe, şampiyonluğu Denizli’de değil Beşiktaş-G.Saray maçında kaybetti!
Nedeni soracak fırsat bile bırakmadılar. Ve faturayı kestiler...
Beşiktaş, G.Saray maçını gönülden oynamadı.
Sonra lafı Beşiktaş’ın son saniyede yediği gole bağladılar ve acımasızca vurdular...
Ah, o Cordoba yok mu!
Böyle yakıştırmalara hiç yabancı değildim. Her kaybedenin yazdığı sezon sonu senaryolarından biriydi.
Kaçmak ve uzaklaşmak istedim. Oysa, sorabilirdim...
F.Bahçe, Denizli’de ne oynadı? Oynadığı oyun bir final niteliği taşıdı mı? Denizlispor’u yenecek performansı gösterdi mi?
Ve kesip atabilirdim...
Denizlispor’u yenemiyorsan, şampiyon olma kardeşim!
Daha da uzatıp, topu Daum’un kucağına bırakabilirdim. Onların tam üç sezon yaptığı gibi Alman hocayı karalayabilirdim.
Yanlış oynatırsa, böyle olur!
Ama ne yapsam, ne söylesem Beşiktaş’ı, F.Bahçeli dostlarımın öfkesinden kurtaramazdım.
Sezon sonlarını hiç sevmiyorum.Kaçan şampiyonluklar kalp kırıyor, düşman cepheler yaratıyor.
Tekmelenen bir top uğruna değer mi?
* * *
SONRA düşünmeye başladım... F.Bahçe’nin şampiyonluğu neden kaçırdığının nedenlerini aramaya başladım.
G.Saray derbisinin ikisini de kazanan...
Beşiktaş’ı bir yenip, diğerinde berabere kalan...
Trabzonspor’dan önemli bir yara almayan...
F.Bahçe neden şampiyon olamadı?
Aklıma diğer F.Bahçeli dostlarımın söylediği sözler geldi.
Yanlış sözler sarfettik. Çok kalp kırdık. Herkesi karşımıza aldık. Her rakiple adeta birer final oynadık.
Belki de doğruydu. Bu kadar çok final oynayan... Her hafta strese gömülen bir takımın, bu sayısız finallerden birini kaybetmesinden normal ne olabilirdi.
İşte bir final de Denizli’de yaşadı F.Bahçe. Üstelik can derdinde bir rakiple... Ve kaybetti. Belki, daha akla gelmeyen... Teknik-taktik hatalardan veya yönetim biçiminden kaynaklanan yanlışlar, F.Bahçe’den bir şampiyonluğu son saniyede alıp götürdü. Olayı böyle değerlendiren F.Bahçeliler’e aynen katılıyorum.
Sevgisiz, bir yerlere ulaşılmıyor!
* * *
VE pazar gecesi Başkan Özhan Canaydın soyunma odasında bir konuşma yaptı. Şampiyonluk sevinci başkanı hiç de alışık olmadığımız değişik bir usluba zorladı. Dedi ki...
Hepinize teşekkür ediyorum. Beni sevilen adam yaptınız.
Biraz gerilere gidelim...
Kaybedilen her puanda istifası istenen.
Kaybedilen her puanda transfer yapmadığı için eleştirilen.
Kaybedilen her puanda milyonların tepkisini alan bir başkan bir anda milyonların sevgilisi olabiliyor.
Belki de o, bu sevgiyi çoktan haketmişti. Bir gün gelecek yaşadığı sıkıntıları tek tek anlatacak.
Kaybedilen puanların, yapamadığı transferlerin hesabını tek tek açıklayacak. Neden istifa etmediğini, asla koltuk sevdalısı olmadığını da tüm G.Saraylılar’a duyuracak.
Şimdi onu çevresinde oluşan sevgi ile başbaşa bırakıyorum. Sayın başkan hep böyle bir sevgi arıyordu. Keyfini çıkartsın!
* * *
G.SARAY Teknik Direktörü Erik Gerets’in sözleri, başkan Canaydın’ın konuşması kadar ilginçti.
Söz veriyorum, seneye F.Bahçe’yi de yenip şampiyon olacağız.
Görüyorsunuz değil mi. F.Bahçe galibiyeti G.Saray için ne ölçüde önemli ve değerli.
Şampiyonluğa ulaşmış bir takımın teknik adamı, hala kaybedilen F.Bahçe maçlarının sıkıntısı ile dolaşıyor.
Üstelik bu teknik adam bir yabancı. Ama o da günden güne bizden biri oluyor. Huyu suyu değişiyor.
G.Saray camiası şampiyonluk sevincini yaşarken, o, F.Bahçe ile uğraşıyor!